top of page

St. Petersburg Gezi Rehberi: Gezilecek Yerler, Tavsiyeler ve İşaretli Harita

  • Yazarın fotoğrafı: Sabuha Öztürk
    Sabuha Öztürk
  • 5 Nis
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 May

Bütün dünyanın ''Büyük Petro'' dediği, Osmanlı zamanında ise ''Deli Petro'' olarak bilinen Çar I. Petro'nun biricik şehri St. Petersburg. Neden mi Deli Petro'nun şehri diyorum? Çünkü bu kenti inşa etmek ve ülkeyi daha yaşanır bir hale getirmek için kendisi Venedik'ten Hollanda'ya kadar tüm Avrupa ülkelerini gezmiş, ülkesini ve insanlarını Avrupai yaşama adapte edebilmek, gemi yapımını öğrenmek için, Hollanda'da tersanelerde gizlice çalışabilmek adına kalfa kılığına girmiş aylarca burada kalmış ve ülkeyi ve Avrupai yaşamı daha yakından tanıma fırsatı bulmuş. Sonrasında ülkesine dönerek bataklıkları kurutmuş, bu şehri kurmuş. Bunla da yetinmemiş halkına çok büyük değişiklikler yapmak zorunda bırakmıştır. Bunlar neler mi? Sakal bırakmayı, sigara içmeyi yasaklamış, memurlara ceket ve pantolon giyme zorunluluğu getirmiş. Protestan takvimini getirmiş, modern askeri birlikler kurdurmuş, matbaalar kurdurtarak okuma-yazma oranını arttırmış, tersaneler kurdurtmuş ve dünyaca ünlü mimarları ülkesine getirtip şehri tıpkı bir açık hava müzesi haline getirmek istemiş.


Diğer St. Petersburg rehberlerime göz atmayı unutmayın. Ek olarak yazının sonunda St. Petersburg gezilecek yerler ve yeme-içme ile ilgili bütün yerlerin bulunduğu haritayı bulabilir ve telefonunuza kaydedebilirsiniz. Ambargo altındaki Rusya geziniz için, ne yazık ki google maps kullanılamıyor. Ama endişelenmeyin Yandex Maps sorunsuz çalışıyor. O yüzden biz de size kolaylık olsun diye tüm gezilecek yerleri, yeme-içme önerilerini Yandex Maps üzerinden kaydettik. Tek yapmanız gereken, haritayı indirmek :)
st. petersburg gezilecek yerler
St. Petersburg

St. Petersburg ismini şehri kuran Çar I. Petro'dan almış olsa da, bir dönem bu şehrin ismi Petrograd, Leningrad'da olmuş. Rus halkı ise şu an ''Sankt Peterburg'' diyor. Şehir kanallar üzerine kurulu olduğundan bize hem Venedik hem de Amsterdam havası verdi.


Moskova'dan farklı olarak bu şehir de insanları da oldukça rahat. Moskova'da salaş giyimli insanları, bozuk kaldırımları, bakımsız binaları, duvar yazılarını çok az gördük fakat St. Petersburg sokaklarında duvarlar grafitili, insanların giyim ve yaşam tarzı daha salaş.


St. Petersburg’a gitmek için en ideal zaman, Mayıs ile Temmuz ayları arası. Bu dönemde, ''Beyaz Geceler'' adı verilen olayı burada yaşayabilirsiniz. Bu, yazın ortasında güneşin çok az batması ve şehrin neredeyse 24 saat aydınlık olması anlamına geliyor.


Kış aylarında (Kasım - Mart) ise şehir soğuk ve kar yağışlı olabilir, ancak buzla kaplı Neva Nehri ve kış manzaraları da ayrı bir keyifli olur. Bu dönemde, turist yoğunluğu düşüyor, ancak dış mekan etkinlikleri sınırlı olabilir.


St. Petersburg'a kaç gün ayırmalı derseniz; biz dolu dolu 3 gün ayırdık. Daha yavaş , şehri sindire sindire gezerim diyorsanız 4 gün ayırmanızı öneririm. Gelin şimdi St. Petersburg gezilecek yerler neresi bakalım:

nehir manzarası eşliğinde kanlı kilise

St. Petersburg Gezilecek Yerler Listesi (13 Farklı Konum)

  1. Hermitage Müzesi

  2. Saray Meydanı

  3. Peter ve Paul Kalesi

  4. Nevski Caddesi

  5. Kazan Katedrali

  6. Meryem Ana Katedrali (Kanlı Kilise)

  7. Peterhof Sarayı

  8. Yaz Bahçeleri

  9. St. Isaac Katedrali

  10. New Holland Adası

  11. Dostoevsky Müzesi

  12. Vladimir Lubenko Mozaik Bahçesi

  13. Rus Müzesi, Mikhailovsky Kalesi


1. Hermitage Müzesi

hermitaj müzesi
Hermitage Müzesi

İnziva yeri anlamındaki Ermitaj, dünyanın en büyük ve en ünlü sanat müzelerinden biri ve 3 milyondan fazla eseri barındırıyor. Eski Çar Sarayı olan Winter Palace’ta yer alan bu müze, Van Gogh, Rembrandt ve Leonardo da Vinci gibi ünlü sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapmakta. Müzenin hikayesi aslında şöyle başlıyor; Çariçe Katerina’nın 1764 ve 74 yılları arasında Batı Avrupa’nın en iyi koleksiyonlarını satın almasıyla ilk temeller atılıyor. Sonrasında her yeni alınan koleksiyon ve eşyalar ile müze büyüyor. Ayrıca müzeye çok sayıda eser de bağışlanıyor. Guinness Rekorlar Kitabı’na dünyanın en büyük resim galerisi olarak giren müzedeki 322 galeriyi gezebilmek için yaklaşık 25 kilometre yürümeniz lazım.


Müze hem biraz Roma'daki Vatikan Müzeleri'ni hem de Paris'teki Louvre Müzesini anımsattı bana. St. Petersburg'a gelmişken aman burayı görmeden dönmeyin!


Giriş Ücreti: 500 RUB

Çalışma Saatleri: Pazartesi kapalı.

Salı, Cuma, Cumartesi: 11.00 - 20.00

Pazar, Çarşamba, Perşembe: 11.00 - 18.00


2. Saray Meydanı

saray meydanı
Saray Meydanı

Saray Meydanı, Rus İmparatorluğu döneminde Çar ailesinin resmi sarayı olan Kış Sarayı’nın tam önünde. Kış Sarayı, Hermitage Müzesi'ne dönüştürülmeden önce Rus Çarları'nın resmi ikametgahıydı. Bu nedenle, Saray Meydanı, imparatorluğun yönetim merkezlerinden biri olarak önemli bir rol oynamış.


Meydanın ortasındaki Alexander Sütunu dünyanın en büyük tek taş sütunu unvanına sahip. 47,5 metre yüksekliğinde ve 700 ton ağırlığındaki sütun Napolyon’a karşı 1812’de kazanılan zaferin anısına dikilmiş. Hiçbir destek olmadan sadece kendi ağırlığıyla duran sütunun tepesinde elinde haç olan bir melek var, ayağının altında da bir yılan. Bu da iyinin kötüye karşı zaferini gösteriyor.


Saray Meydanı, 1917’deki Ekim Devrimi’nin simgelerinden biri. Bu meydan, Bolşeviklerin St. Petersburg’daki hükümeti devirdiği tarihi anlara ev sahipliği yapmış. 25 Ekim 1917’de (Julian takvimine göre) Rusya’daki hükümetin devrilmesi sırasında, Bolşevikler burada güç gösterisi yapmış ve Çar'ın hükümetini sonlandırmışlar. Bu olay, Rusya'da devrimci bir dönemin başlangıcını simgeliyor.


3. Peter ve Paul Kalesi

peter ve paul kalesi
Peter ve Paul Kalesi

Kalenin temelleri, 1703 yılında I. Petro (nam-ı diğer biz Türklerin tabiriyle Deli Petro) tarafından atılmış. Amaç, İsveç’e karşı savaşta stratejik bir üs kurmakmış. O dönem Büyük Kuzey Savaşı tüm hızıyla sürüyordu ve bu kale, Rusya’nın Batı’ya açılan kapısı olacaktı. Zamanla bu askeri üs, şehrin çekirdeği haline gelmiş ve St. Petersburg’un büyümesi de buradan başlamış.


Katedralin içi ise barok stilin zarafetiyle süslenmiş. Ama en önemli özelliği, tüm Romanov hanedanının mezarlarının burada bulunması. Çar I. Petro’dan II. Nikolay’a kadar birçok Rus çarı burada yatıyor. Özellikle II. Nikolay ve ailesinin kalıntılarının 1998’de buraya defnedilmesi, Rusya tarihinde çok anlamlı bir olay olarak kabul ediliyor.


Peter ve Paul Kalesi sadece dini ve askeri bir yapı değil; aynı zamanda bir zamanların en meşhur siyasi hapishanesi. Dostoyevski’den Troçki’ye kadar birçok önemli isim burada tutuklu kalmış. Kale içindeki Trubetskoy Bastion Hapishanesi’ni gezerek bu karanlık tarihe tanıklık edebilirsiniz. Hücreler, sorgu odaları, hatta bazı eşyalar hala korunuyor. Kale, şehri görmek için güzel bir nokta olup, Neva Nehri’nin harika manzarasına sahip yerlerden biri.


4. Nevski Caddesi

nevski caddesi
Nevski Caddesi

Bir şehri gerçekten tanımak istiyorsan, onun en kalabalık, en canlı caddesinden yürümelisin. İşte St. Petersburg’da bu cadde, Nevski Prospekt. Şehrin tam ortasından geçiyor ve adeta St. Petersburg’un ana atardamarı gibi sürekli hareket halinde.


Nevski Caddesi, sadece bir alışveriş ya da yeme içme noktası değil; aynı zamanda sanatın, mimarinin, tarihin ve günlük hayatın iç içe geçtiği capcanlı bir açık hava sahnesi. Bu caddeyi yürümek, aslında bir St. Petersburg zaman tüneli gibi. Barok, Neoklasik, Art Nouveau ve Sovyet dönemi mimarisi yan yana dizilmiş.


Cadde, 18. yüzyılda I. Petro’nun emriyle açılmış. Adını da Rusya’nın önemli azizlerinden biri olan Alexander Nevsky’den alıyor. Başlangıcı Admiralteyskaya’dan (Amiralteylik Binası) başlıyor ve ta Alexander Nevsky Manastırı’na kadar uzanıyor – yaklaşık 4.5 kilometrelik bir yürüyüş rotası düşün.


5. Kazan Katedrali

kazan katedrali
Kazan Katedrali

St. Petersburg’un kalbinde, Nevski Caddesi boyunca yürürken aniden karşınıza çıkan devasa yarım daire sütun dizisiyle “buradayım” diyen bir yapı var: Kazan Katedrali. Sadece mimarisiyle değil, taşıdığı tarihi ve kültürel anlamla da şehrin en özel duraklarından biri.


Katedral, 1801-1811 yılları arasında inşa edilmiş. Mimarı Andrey Voronikhin, yapıyı tasarlarken Roma’daki Aziz Petrus Bazilikası'ndan esinlenmiş. Bu yüzden de katedralin ön cephesindeki yarım daire şeklindeki sütunlu avlu hemen dikkatinizi çekiyor. Ancak burası her ne kadar Batı’dan ilham alsa da, özünde derin bir Rus Ortodoks ruhunu taşımaktan kaçamamış.


Sovyet döneminde katedral kapatılmış ve bir dönem ateizmin müzesi olarak kullanılmış. Ancak Sovyetler sonrası dönemde tekrar ibadete açılmış. Bugün hem bir ibadethane hem de ziyaret edilebilen bir kültür mirası olarak hizmet veriyor ayrıca girişi de ücretsiz.


6. Meryem Ana Katedrali (Kanlı Kilise)

kanlı kilise meryem ana katedrali
Kanlı Kilise

Bu kilise, adını aslında Hz. İsa'nın Dirilişi’nden alıyor. Ancak “Meryem Ana Katedrali” olarak anılmasının nedeni, Ortodoks gelenekte diriliş temasının sıkça Meryem Ana ikonografisiyle birlikte işlenmesi. Fakat halk arasında en çok bilinen ismi, “Kan Üzerine İnşa Edilen Kilise” yani “Spas na Krovi”. Sebebi ise oldukça sarsıcı.


Rus Çarı II. Aleksandr, Griboyedov Kanalı kıyısında bir suikaste uğramış. Hayatını kaybettiği o nokta kutsal kabul edilmiş ve oğlu onun anısını yaşatmak için buraya bu kiliseyi yaptırmaya karar vermiş. İnşası tam 24 yıl sürmüş ve 1907’de tamamlanmış.


Sovyet döneminde kapatılan kilise, uzun yıllar depo ve konser salonu olarak kullanılmış. 1990’lardan sonra restore edilerek halka tekrar açılmış. Bugün hala aktif bir ibadethane değil, müze statüsünde ziyaret ediliyor.


Kilisenin dış cephesi öylesine detaylı ve renkli ki, gören herkes “Aziz Vasil Katedrali’ne benziyor” diyor. Gerçekten de Moskova’daki o ikonik yapıyla benziyor.


7. Peterhof Sarayı

peterhof sarayı
Peterhof Sarayı

Peterhof Sarayı, sadece Rusya'nın değil, tüm Avrupa'nın en görkemli saray komplekslerinden biri. Öyle ki, çoğu kişi buraya boşuna “Rus Versay’ı” demiyor!


Peterhof Sarayı'nın temelleri, 1700’lerin başında Çar I. Petro (Deli Petro) tarafından atılıyor. Amaç neydi dersen, Fransa Kralı Louis'nin Versay Sarayı’na rakip olacak bir yazlık saray yaratmak. Peterhof, sadece bir kraliyet ikametgahı değil; aynı zamanda gücün, zarafetin ve doğaya duyulan hayranlığın bir göstergesi.


Ama kabul edelim: Peterhof’un en ikonik bölümü bahçeleri ve fıskiyeleri. Özellikle de Büyük Şelale (Grand Cascade) ve önündeki altın yaldızlı Samson Heykeli. Samson’un ağzını aralayıp aslanı yendiği sahne, Rusya’nın İsveç'e karşı kazandığı zaferi simgeliyor. Ve en ilginç kısmı şu: Bu devasa su oyunlarının çalışması için hiçbir elektrik ya da motor kullanılmıyor! Su basıncı tamamen doğal eğimle sağlanıyor. 1700’lerin mühendislik harikası diyebiliriz.


Peterhof’un bahçeleri Fransız tarzında düzenlenmiş, geometrik yürüyüş yolları, göletler ve heykellerle süslenmiş. Ama sürprizler burada bitmiyor. Saray bahçelerinde bazı gizli fıskiyeler var; bu fıskiyeler, üzerine basıldığında ya da yaklaşıldığında aniden fışkırıyor. Bunlar aslında zamanında konuklara şakalar yapmak için tasarlanmış.


Nasıl Gidilir?

Tekne ile: Yaz aylarında Neva Nehri üzerinden, şehir merkezinden hidrofoil tekneler kalkıyor. Yaklaşık 40 dakika sürüyor ve oldukça keyifli.

Kara yolu ile: Malesef Petergof'a bir metro ulaşımı yok. Metro + otobüs kombinasyonuyla da ulaşılabiliyor, yaklaşık 1–1.5 saat sürüyor. Kırmızı hatta bulunan (1 nolu metro hattı) Avtovo istasyonuna ulaştıktan sonra karşıya geçip otobüs duraklarının oraya ulaşmalısınız. ( 5 - 6 tane durak yanyana çok kalabalık hemen gözünüze çarpacak). Daha sonrasında 204E 200 210 otobüs hattından birine binmelisiniz.

Giriş Ücreti: 2000 RUB

Ziyaret Saati: Haftanın her günü 09.00 - 20.00


8. Yaz Bahçeleri

yaz bahçeleri
Yaz Bahçeleri

Tarihi binaların, kalabalık caddelerin, ihtişamlı sarayların arasında yürürken bir sessizlik bulutu sizi sarıyor. Kuş sesleri, yaprak hışırtıları, uzaklardan gelen çeşme fısıltıları… İşte Yaz Bahçeleri, St. Petersburg’un ortasında, zamanın yavaşladığı bir yer.


Şehrin kurucusu Çar I. Petro’ya (Deli Petro) kadar uzanıyor. 1704 yılında, Neva Nehri’nin kıyısında Avrupa tarzı simetrik bir bahçe yaratmak istemiş. İlhamı İtalya’dan, Fransa’dan almış ama ona has Rus zarafetiyle harmanlamış. Ve böylece St. Petersburg’un ilk kamusal bahçesi doğmuş.


St. Petersburg'ta en huzurlu hissettiğim yer olabilir. İçinde heykeller ve sergi alanları olan yemyeşil ve geniş bir bahçe. Girişi Ücretsiz. Salı günleri kapalı, 10.00 - 22.00 arası ziyarete açık. Mutlaka uğramanızı tavsiye ederim.


9. St. Isaac Katedrali

st. isaac katedrali
St. Isaac Katedrali

Şehrin en büyük kiliselerinden biri olan bu katedral, görkemli iç mekanı ve devasa altın kubbesi ile hemen dikkatinizi çekiyor. 19. yüzyılda Rus İmparatoru I. Nikolay tarafından Dalmaçyalı Aziz Isaac’in adına inşa edilmiştir. Katedral olarak inşa edilen yapı 1917 Devrimi'nin gerçekleşmesiyle dini değerini yitirmiştir ve müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kubbesine çıkarak St. Petersburg’un muazzam manzarasını izleyebilirsiniz.


Katedrale giriş ücreti 250 Ruble. Kubbeye çıkıp şehrin manzarasını izlemek için de ayriyeten bir 150 Ruble ödemeniz gerekiyor.


10. New Holland Adası

New Holland Adası
New Holland Adası

Bir zamanlar sadece askeri personelin girebildiği, dışarıya kapalı bir alan olan New Holland, bugün ise sanatçıların, öğrencilerin, ailelerin, gençlerin, kahve severlerin ve sokak müziği tutkunlarının buluşma noktası olarak öne çıkıyor.


New Holland adını gerçekten de Hollanda’dan alıyor. Çünkü bu yapay ada, 18. yüzyılda Çar I. Petro tarafından donanma inşası ve denizcilik eğitimi için kurulduğunda, Amsterdam’daki kanallar ve tersaneler örnek alınmış. Bu yüzden “Yeni Hollanda” ismini almış.

Yıllarca askeri tersane ve depo olarak kullanıldıktan sonra, 2011’de büyük bir dönüşüm projesiyle halka açılmış. Şimdi tam anlamıyla bir şehir adası.


Gün batımına doğru buraya gittik ve çoktan yerli halk yerini almıştı bu koca parkta. Çocuklar için oyun alanları, yeme- içme için butik yerler, yetişkinler için de bisiklet ve koşu alanları vardı. Havanın güzel olmasını fırsat bilen sandalyesini örtüsünü almış koca bir sahnede kurulan açık hava sinemasının keyfini de sürüyorlardı. Alana giriş ücretsiz, girişinde güvenlik araması yapılıyor sadece.


11. Dostoyevsky Müzesi

dostoevsky Müzesi
Dostoyevsky Müzesi

Dostoyevsky hayranlarını buraya alalım! :) Dostoyevsky'nin 1830-1837 yılları arasında yaşadığı ve bazı eserlerini yazdığı ev olan müze, eserlerinin bir kısmının orjinallerini, şapkası gibi kişisel eşyalarını, sigara küllüğünü, fotoğraflarını, müsveddelerini barındırıyor. St. Petersburg'a gelmişken burayı görmenden dönmek olmaz değil mi?


12. Vladimir Lubenko Mozaik Bahçesi

Vladimir Lubenko Mozaik Bahçesi
Vladimir Lubenko Mozaik Bahçesi

İlk bakışta mahalle arasında bir avlu gibi görünen bu yer, aslında yıllar boyunca tek bir sanatçının elleriyle şekillenmiş bir açık hava galerisi gibi. Vladimir Lubenko, 90’lı yıllardan itibaren yaşadığı apartmanın arka bahçesini kendi dünyasına çevirmiş. Cam kırıkları, fayans parçaları, aynalar ve türlü geri dönüştürülmüş malzemelerle ortaya çıkan şey ise yalnızca bir bahçe değil, sanat eseri gibi.


Bahçeye adım attığınızda mozaiklerle kaplı duvarlar, desenli zeminler ve sürpriz köşeler sizi karşılıyor. Hayvan figürlerinden dini temalara, folklorik motiflerden modern sanat esintilerine kadar birçok şey gizli bu küçük alanda.


Lubenko bu bahçeyi oluştururken yaşadığı mekânı sıradanlıktan kurtarıp sanata dönüştürmeyi amaçlamış. Bir sanat okulunda dersler veren Lubenko’nun öğrencileri de zaman zaman bu projeye katkı sunmuş. Yani aslında burası sadece bir sanatçının değil, kolektif bir çalışmanın eseri diyebiliriz.


Bahçeyi ziyaret etmek ücretsiz. Ancak bu gizli cevheri bulmak biraz dikkat istiyor. Şehrin merkezine oldukça yakın olmasına rağmen, mahalle arasında apartmanların arkasında kaldığı için turistlerin radarından kaçıyor. Siz kaçırmayın diye haritaya ekledim.


13. Rus Müzesi, Mikhailovsky Kalesi

Mikhailovsky Kalesi
Mikhailovsky Kalesi

Mikhailovsky Kalesi, 1797 ile 1801 yılları arasında Çar I. Pavel için inşa edilmiş. Kalenin dört cephesi, farklı mimari stillerle tasarlanmış. Çar I. Pavel, kaleye taşındıktan sadece 40 gün sonra burada bir suikaste uğramış. Bu olayın ardından kale terk edilmiş. Günümüzde Rus Müzesi’ne bağlı bir sergi alanı olarak kullanılan bu müze, 11. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan yaklaşık 400.000 eseri içinde bulundurmakta.


St. Petersburg Yeme İçme Önerileri ve Gezilecek Yerler Haritası, Telefonunuza Kaydedin! (Yandex Maps)


Haritaya ulaşmak için tıklayınız.


St. Petersburg, insanı büyüleyen, sanatla tarih iç içe geçmiş bir şehir. Yürüdükçe sizi şaşırtan sokakları, her detayı ayrı bir hikaye anlatan yapılarıyla St. Petersburg, keşfetmek isteyeceğiniz bir destinasyon olacak. Umarım bu St. Petersburg gezilecek yerler rehberi, seyahatinizi yolculuğunuz boyunca size yardımcı olur. Şimdiden iyi gezmeler dilerim!

Yorumlar


bottom of page