top of page

Roma Gezi Rehberi: Gezilecek Yerler, Tavsiyeler ve İşaretli Harita

  • Yazarın fotoğrafı: Sabuha Öztürk
    Sabuha Öztürk
  • 19 Nis
  • 11 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 May

Tarih boyunca “Ebedi Şehir” olarak anılan Roma, sadece İtalya’nın değil, dünyanın da en büyüleyici ve etkileyici şehirlerinden biri. Antik dünyanın kalbi olan bu şehir, binlerce yıl boyunca imparatorluklara başkentlik yapmış, sanatın, mimarinin ve hukukun temellerini atmış bir medeniyetin mirasını taşıyor.


Romulus’un efsanevi kuruluşundan Rönesans’a, Papa’ların hüküm sürdüğü dönemlerden günümüz modern İtalya’sına kadar Roma, her dönemde tarih sahnesinin merkezinde yer aldı. Bugün ise her adımda karşımıza çıkan antik kalıntılar, barok meydanlar, etkileyici kiliseler ve canlı sokaklarıyla geçmişle bugünün eşsiz bir karışımını sunuyor. Roma’yı gezmek, sadece bir şehir turu değil; adeta zaman içinde bir yolculuğa çıkmak demek. Bu yazıda, Roma'nın en ikonik duraklarını, saklı kalmış köşelerini ve mutlaka görülmesi gereken yerlerini senin için bir araya getirdim.

roma gezilecek yerler
Roma
Roma için harika yeme-içme önerileri de yaptık. Bu yazıdan sonra Roma'da Nerede Yenir? En İyi Kafeler, Restoranlar ve Sokak Lezzetleri Yeme İçme Rehberi yazımıza da bekleriz! :) Ek olarak yazının sonunda Roma gezilecek yerler ve yeme-içme ile ilgili bütün yerlerin bulunduğu haritayı bulabilir ve telefonunuza kaydedebilirsiniz.

Roma Gezilecek Yerler Listesi (16 Farklı Konum)

  1. Kolezyum

  2. Pantheon

  3. Roma Forumu

  4. Trevi (Aşk) Çeşmesi

  5. Vatikan Müzeleri & Sistina Şapeli

  6. Aziz Petrus Bazilikası

  7. Navona Meydanı

  8. İspanyol Merdivenleri

  9. Trastevere Bölgesi

  10. Castel Sant’Angelo

  11. Piazza Venezia & Vittorio Emanuele II Anıtı

  12. Villa Borghese & Galleria Borghese

  13. Campo de' Fiori

  14. Santa Maria Maggiore Bazilikası

  15. Via del Corso

  16. Chiesa di Sant'Ignazio di Loyola


Roma, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle gerçekten büyüleyici bir şehir, bu yüzden gezilecek 17 yer için en ideal süreyi belirlemek önemli. Siz listenize dilediğiniz yerleri ekleyip çıkarabilirsiniz. Bence Roma için en az 4-5 gün ayırsanız iyi olur!


1. Kolezyum

Kolezyum
Kolezyum

Roma’nın en ikonik yapılarından biri olan Kolezyum, sadece devasa boyutuyla değil, tarihiyle de hem büyülüyor hem de insanın içini hüzün kaplamaya yetiyor. MS 70-80 yılları arasında, İmparator Vespasian’ın emriyle inşa ettirilmiş. İnsanlara eğlence sunarak bu sayede alınan ücretlerle ekonomiyi kalkındırmayı amaçlamışlar. Bu görkemli amfi tiyatro tamamlandığında , dönemin gladyatör dövüşleri ve büyük halk gösterileriyle ünlüydü. Hatta öyle ki egzotik hayvanlarla insanları zevk için dövüştürdükleri bile söyleniyor. Artık vahşet mi dersiniz, o dönemin halkının gözündeki gibi eğlence mi bilemedim ama bence Kolezyum tarihiyle nelere nelere tanıklık olmuş...


50.000-70.000 kişi kapasiteli olan Kolezyum, Roma’nın gücünü ve ihtişamını simgeliyor.

Bugün, Roma'nın kalbinde yer alan Kolezyum, turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri. Hem tarihi atmosferiyle büyüleyici hem de mimarisiyle göz alıcı. Ziyaretçilere sadece antik Roma'nın izlerini değil, aynı zamanda şehrin nasıl geliştiğine dair ipuçları da sunuyor. Eğer Roma’ya gitmişseniz, Kolezyum’u görmek mutlaka listenizde olmalı!


Kolezyum'a giriş için resmi web sitesinden veya güvenilir platformlardan biletinizi önceden satın alabilirsiniz. Bu, uzun kuyruklardan kaçınmanıza yardımcı olacaktır. ​


2. Pantheon

pantheon
Pantheon

Roma’nın tam kalbinde, Pantheon adı verilen bu harika yapı, şehrin en iyi korunmuş antik yapılarından biri. M.S. 126 yılında İmparator Hadrianus tarafından yeniden inşa edilen Pantheon, aslında başta Roma’nın tüm tanrılarına adanmış bir tapınak olarak yapılmış. Bu yüzden ismi de “her şeyin tanrısı” anlamına gelen bir kelimeden geliyor.


Pantheon’u bu kadar özel yapan şeylerden biri, devasa kubbesi. Gerçekten de 43 metre çapında ve tam yuvarlak olan bu kubbe, dönemin mühendislik harikası. Kubbenin ortasında ise büyük bir oculus yani göz var, bu da yapıya giren tek ışık kaynağı. Burası, içerideki havayı aydınlatan bir ışık oyunu yaratıyor, aynı zamanda Roma’nın dini inanışlarını da simgeliyor.


Bugün hala aktif bir kilise olarak kullanılan Pantheon, Roma’daki en çok ziyaret edilen yerlerden biri. Hem tarihi dokusunu hem de içindeki huzurlu atmosferiyle gerçekten büyüleyici bir yer. Ayrıca, ünlü sanatçı Raffaello gibi isimlerin de burada mezarı var.


2023 yılı itibarıyla, turistler için giriş ücreti 5 Euro olarak belirlenmiş. Ancak, 18 yaş altı ziyaretçiler için giriş ücretsiz. 18-25 yaş arasındaki gençler için ise indirimli bilet fiyatı 2 Euro. Roma'da ikamet edenler ve dini törenlere katılanlar da ücretsiz.


Not: Her ayın ilk Pazar günü Pantheon'a giriş ücretsiz. Ancak bu günlerde yoğunluk fazla olabileceğinden, sabah erken saatlerde gitmenizde fayda var.


3. Roma Forumu

roma forumu
Roma Forumu

Roma'nın en tarihi yerlerinden biri olan Roma Forumu, antik Roma'nın sosyal, ticari ve siyasi hayatının merkeziydi. Bugün, Roma Forumu'nu ziyaret ettiğinizde, zamanın ne kadar derin izler bıraktığını açıkça görebilirsiniz. Bir zamanlar, şehrin en önemli olayları burada, açık havada gerçekleşirdi: zafer kutlamaları, siyasi tartışmalar ve tabii ki büyük dini törenler…


Forumu gezerken, karşınıza çıkacak olan tapınaklar, kamu binaları, anıtlar ve sütunlar gerçekten etkileyici. Jül Sezar’ın Cinayeti'nin ardından yapılan anıtsal yapılar, Roma’nın geçmişine dair birçok ilginç detay sunuyor.


Yavaşça yürürken, bir zamanlar Roma'nın en kalabalık, en hareketli ve en görkemli yeri olan Forum’un kalbinde olduğunuzu hissedeceksiniz. Eğer tarihi seviyorsanız, her köşe ve her taş, eski Roma'nın büyüklüğünü ve ihtişamını size anlatıyor.

Bugün, Forum Roma’nın en gözde turistik yerlerinden biri olsa da, buradaki sakin atmosfer, antik tarihle iç içe geçmiş bir yürüyüş yapmanızı sağlıyor. Eğer Roma'nın geçmişine dalmak isterseniz, Roma Forumu'na mutlaka uğrayın!


Giriş Ücreti ve Bilet Nasıl Alınır?

Roma Forumu'na giriş için 2025 yılı itibarıyla bilet fiyatları şu şekilde:​

  • Tam bilet: 18€

  • 18–25 yaş arası AB vatandaşları: 2€

  • 18 yaş altı çocuklar: Ücretsiz

  • Roma Pass sahipleri: Roma Pass ile giriş yapılabilir

Biletler, Museos gibi güvenilir platformlardan online olarak satın alınabilir. 


Her ayın ilk Pazar günü: Roma Forumu'na ücretsiz giriş yapabilirsin. Ancak bu günlerde yoğunluk fazla olabilir, bu nedenle sabah erken saatlerde gitmende fayda var.


4. Trevi (Aşk) Çeşmesi

trevi aşk çeşmesi
Trevi (Aşk) Çeşmesi

Roma deyince akla ilk gelen yerlerden biri şüphesiz ki Trevi Çeşmesi. Hani şu sırtını dönüp bozuk para attığımız, dilek dilediğimiz o ünlü çeşme… Ama Trevi sadece bir “dilek çeşmesi” değil; aynı zamanda muhteşem bir sanat eseri ve Roma’nın ruhunu taşıyan bir yapı.


18.yüzyılda tamamlanan bu barok şaheser, aslında Roma’nın eski su yollarından biri olan Aqua Virgo su kemerinin son noktası. Çeşmenin tam ortasında, deniz tanrısı Okyanus’un heykeli yükseliyor; etrafında ise atlar, deniz kabukları ve figürlerle adeta bir mitolojik hikâye canlanıyor.


Burada gelenek malum: Sırtını çeşmeye dönüp sağ elinle sol omzunun üzerinden bir bozuk para atarsan, Roma’ya tekrar döneceğin söylenir. İkinci para, aşık olacağın kişiyi; üçüncüsü ise evliliği simgeliyor… Ne kadar gerçek bilinmez ama denemesi bedava, değil mi?


Gündüz ayrı güzel, gece ayrı. Işıklar altında o beyaz mermerler adeta parlıyor. Roma'daysanız, bir dondurma alın, oturun kenara ve bu güzelliği izleyin. Trevi, sadece bir çeşme değil; Roma’nın kalbinin attığı yerlerden biri.


5. Vatikan Müzeleri & Sistina Şapeli

Sistina şapeli vatikan müzeleri
Vatikan Müzeleri

Roma’ya gelip de Vatikan Müzeleri’ni gezmeden dönmek, pizzanın sadece kenarını yemek gibi olur. Burası, sadece bir müze değil; resmen insanın zaman yolculuğuna çıktığı bir sanat şöleni. Dünyanın en büyük 3. sıralı müzesi olan Vatikan Müzeleri, içeri adım attığınız anda, tavanlardan duvarlara kadar her yer tarih, her yer sanatla kaplı. Özellikle sanat ve tarih seven biriyseniz, bu müzeler sizi mest edecek.


Müzeler, aslında farklı koleksiyonlardan oluşan büyük bir kompleks. Antik heykeller, Rönesans tabloları, harita galerileri derken adım başı bir "yok artık!" dedirtiyor insana. Ama tabii ki herkesin aklındaki asıl durak Sistina Şapeli.


Oraya geldiğinizde kafanızı yukarı kaldırmayı unutmayın çünkü Michelangelo’nun meşhur “Adem’in Yaratılışı” tam orada, tavanın ortasında sizi bekliyor. Tüm o detaylar, renkler, ifade… Gerçekten nefes kesici. Sessiz olunması gerekiyor ama inanın herkes zaten hayranlıktan konuşmayı unutuyor.


Küçük bir not: Gitmeden önce online bilet alsanız iyi olur. Kuyruklar efsane uzun olabiliyor. Hatta bazı yoğun dönemlerde bilet bile bulamıyorsunuz, o yüzden seyahat tarihiniz belliyse eğer erkenden alın derim. Ayrıca içerisi oldukça büyük, rahat ayakkabılar giymeyi unutma!


6. Aziz Petrus Bazilikası

Aziz Petrus Bazilikası
Aziz Petrus Bazilikası

Roma’nın kalbine geldin mi, bir noktada o dev kubbeyi göreceksin zaten… İşte orası Aziz Petrus Bazilikası! Sadece Vatikan’ın değil, tüm Hristiyan dünyasının en kutsal yapılarından biri. Ama inançtan bağımsız olarak söylüyorum: Mimari olarak da öylesine büyüleyici ki, içeri adım attığında ister istemez “vay be!” diyorsun.


İnşası yüzyıllar süren bu devasa bazilika, bir sanat müzesi gibi. İçerideki detaylar, heykeller, mermer sütunlar ve tavan süslemeleri her bir karede ayrı hikâyeler anlatıyor. En ünlü eseri mi? Michelangelo’nun Pieta heykeli. Hemen girişte solda yer alıyor ve gerçekten insanın içine işliyor.


Bazilikanın içi zaten etkileyici ama en unutulmaz kısım kesinlikle kubbesi. Eğer merdivenleri tırmanmayı göze alırsan (asansör de var ama biraz merdiven yine de kaçınılmaz), Roma’nın o meşhur manzarası ayaklarının altına seriliyor. Kuşbakışı Vatikan Bahçeleri, Tiber Nehri ve Roma’nın o terracotta çatıları… Hepsi bir arada, nefes kesici.


Ve en güzeli? Giriş ücretsiz! Sadece sabah erken gitmeni tavsiye ederim, çünkü gün içinde kalabalık epey artıyor.


7. Navona Meydanı

Navona Meydanı
Novana Meydanı

Roma’da yürürken bir anda kendini rengarenk bir meydanın içinde bulursan, büyük ihtimalle Navona Meydanı’ndasındır. Burası sadece bir meydan değil; sanat, tarih ve İtalyan yaşam tarzının iç içe geçtiği, insanı kendine çeken bir atmosfer.


Eskiden burası antik bir stadyummuş (evet, bildiğin yarışların yapıldığı yer!). Şimdi ise Roma’nın en canlı, en keyifli açık hava alanlarından biri. Etrafta şirin kafeler, ressamlar, müzisyenler… Her köşe başında ayrı bir hikaye dönüyor sanki. Oturup bir espresso içerken meydanı izlemek, Roma’nın o zamansız havasını hissetmenin en tatlı yolu.


Meydanın tam ortasında Dört Nehir Çeşmesi var, Bernini’nin eseri. Etrafında dönen efsaneler ayrı, detaylar ayrı etkileyici. Hemen karşısında da Sant’Agnese in Agone Kilisesi var; barok mimariye ilgin varsa mutlaka içine göz at derim.


Gündüz ayrı güzel, ama gece ışıklar altında bambaşka bir büyüsü var. Elinde bir dondurma, sokak sanatçılarını izlerken geçen o akşam saatleri, Roma’da geçirdiğin zamanı unutulmaz kılıyor.


8. İspanyol Merdivenleri

ispanyol merdivenleri
İspanyol Merdivenleri

Roma'da yürürken bir anda kendini hareketli bir meydanın içinde bulursan, büyük ihtimalle İspanyol Merdivenleri’ndesindir. Burası ismini İspanyol Büyükelçiği'nin orada olmasından dolayı almış. Eskiden burada oturup bir dilim pizza ya da dondurma eşliğinde meydanı izlemek, Roma deneyiminin olmazsa olmazlarındandı. Ancak, 2019 yılında Roma Belediyesi, tarihi yapının korunması amacıyla merdivenlere oturmayı yasakladı. Bu yasağa uymayanlara 160 ile 400 euro arasında para cezası uygulanabiliyor.

Yine de, İspanyol Merdivenleri hala Roma'nın en ikonik ve enerjik noktalarından biri olmaya devam ediyor.


Merdivenlerin alt kısmında yer alan Barcaccia Çeşmesi, Bernini'nin babası Pietro Bernini tarafından yapılmış ve batmakta olan bir kayığı simgeliyor. Meydanın etrafındaki kafelerde oturup bir espresso içebilir, sokak sanatçılarını izleyebilir ve Roma'nın o zamansız atmosferini hissedebilirsin.​


Moda tutkunları için de cennet gibi bir yer burası; çünkü hemen aşağısındaki sokaklar Roma’nın en lüks butiklerine açılıyor. Ama hiç merak etme, sadece bakmak bile yetiyor çünkü atmosfer her şeye bedel!


9. Trastevere Bölgesi

Trastevere
Trastevere

Roma'nın her köşesi ayrı bir film sahnesi gibi ama Trastevere bambaşka... Burası, turistik kalabalıklardan sıyrılıp Roma’nın daha yerel, daha sıcak, daha “yaşanmış” yüzünü görebileceğin bir mahalle. Renkli panjurlu evleri, Arnavut kaldırımlı sokakları ve asmalarla sarılmış balkonlarıyla insanın içine işleyen bir güzelliği var.


Gündüzleri sakin ve huzurlu. Küçük kafelerde oturup bir espresso yudumlarken sokaktan geçen yaşlı bir teyzenin "ciao!" demesi bile içini ısıtıyor. Ama akşam olunca bambaşka bir hale bürünüyor; sokaklar canlanıyor, müzikler yükseliyor, restoranlar mis gibi yemek kokuyor. Özellikle akşamları bir restorana oturup gerçek İtalyan mutfağı deneyimlemek istersen, Trastevere tam yeri.


Santa Maria Trastevere Bazilikası’na mutlaka uğra derim. Hem tarihi bir yapı hem de meydanı ayrı güzel. Çoğu zaman etrafında oturan insanlar, sokak müzisyenleriyle birlikte meydanı mini bir açık hava sahnesine çeviriyor.

Trastevere, Roma'nın kartpostallardan taşan gerçek yüzü gibi. Ne yapayım, ben en çok burada “Roma'dayım!” hissini yaşıyorum.


10. Castel Sant’Angelo

Castel Sant'Angelo
Castel Sant'Angelo

Tiber Nehri’nin kıyısında, kendine has heybetiyle yükselen bu kale var ya, işte o Castel Sant’Angelo. Hem kale, hem müze, hem de yüzyıllar boyunca Roma’nın en dramatik hikayelerine tanıklık etmiş bir yapı.


Aslında ilk yapılış amacı bir imparator mezarıydı: İmparator Hadrianus için, 2. yüzyılda. Ama yıllar içinde burası sadece bir mezar olmaktan çıktı; zaman zaman kale, zindan, hatta papa için bir kaçış tünelinin ucu bile oldu! (Evet evet, Vatikan’dan gizli bir geçit var buraya!)


Yukarı doğru tırmandıkça her katta bir başka döneme ait izler görüyorsun. En tepede ise ödül gibi bir manzara var: Tiber Nehri, Sant’Angelo Köprüsü ve arka planda St. Peter Bazilikası... Roma'nın kartpostal gibi görüntüsü, burada bizzat ayaklarının altında.


Fatih Sultan Mehmet’in en küçük oğlu Cem Sultan, 1489 yılında Papa VIII. Innocentius tarafından Castel Sant’Angelo'ya hapsedilmiş. Cem Sultan'ın hapsedilmesi, Osmanlı tahtındaki taht kavgalarının ve Avrupa'daki güç dengelerinin bir yansımasıydı aslında. Papa, Cem Sultan'ı Osmanlı tahtına karşı bir koz olarak kullanmayı amaçlamış, ancak Cem Sultan'ın burada geçirdiği yıllar, onun kişisel trajedisinin bir parçası olmuş.


Burayı sadece bir “görülmesi gereken yer” değil, bir "hissedilmesi gereken yer" olarak düşünebilirsin.


11. Piazza Venezia & Vittorio Emanuele II Anıtı

Vittorio Emanuele Abidesi
Piazza Venezia & Vittorio Emanuele II Anıtı

Roma’da yürürken bir anda karşına çıkan öyle bir yapı var ki, durup ister istemez yukarıya doğru bakıyorsun. “Bu ne kadar büyükmüş!” dedirten, bembeyaz ve gösterişli haliyle seni bir süre susturan bir yapı: Vittorio Emanuele II Anıtı. Burası tam anlamıyla Roma’nın kalbi sayılan Piazza Venezia’da yer alıyor ve etrafındaki hareket hiç bitmiyor.


Bu meydan Roma'nın tam kalbinde. Tüm yolların kesiştiği, etrafın motor sesiyle, turist kalabalığıyla ve bol bol fotoğraf çeken insanlarla dolu olduğu bir yer. Ama aynı zamanda tarihi adımlarla yürüdüğünü de hissettiren bir nokta.


Anıt ise, İtalya’nın ilk kralı Vittorio Emanuele II’ye ithafen yapılmış. Beyaz mermerden yapılmış devasa sütunlar, merdivenler, heykeller ve en tepede bronz atlı figür. Her şey “Ben buradayım!” diye bağırıyor. İç kısmında, Bilinmeyen Asker Mezarı bulunuyor ve burada sürekli bir asker nöbet tutuyor. Anıtın üst katına çıkarsan (asansör var!), Roma manzarası seni gerçekten büyülüyor. Özellikle gün batımında nefis.


Bazı Romalılar bu yapıyı biraz fazla gösterişli bulsa da turistler için tam bir cazibe merkezi. Hem Kolezyum’a çok yakın, hem de Roma Forumu'na açılan kapı gibi.


12. Villa Borghese & Galleria Borghese

Galleria Borghese
Galleria Borghese

Roma’nın taş sokaklarından, tarihi kalabalık meydanlarından biraz uzaklaşmak ama hala şehrin büyüsünü hissetmek mi istiyorsun? İşte tam o anda Villa Borghese devreye giriyor. Burası Roma’nın adeta arka bahçesi gibi. Yani öyle bir park ki; hem piknik yapabilirsin, hem bisiklet sürebilirsin, hem de dünyaca ünlü sanat eserlerini görebilirsin. Hepsi bir arada!


Parkın içinde gizli bir mücevher gibi duran Galleria Borghese, sanatseverler için gerçek bir cennet. Bernini’nin heykelleri, Caravaggio’nun tabloları, Rafael, Titian… Yani içeri girince “burası müze değil, bir sanat masalı” diyorsun. Özellikle Bernini’nin “Apollo ve Daphne” heykelinin detaylarını görmek… İnan, insan bir süre konuşamıyor.


Parkın kendisi de başlı başına bir huzur alanı. Çimlere uzan, eline bir kitap al, dondurmanı ye, belki de bir sokak çalgıcısını dinle. Şehir hala orada ama bir adım uzakta gibi hissediyorsun.


Villa Borghese
Villa Borghese

Parkın içinde gizli bir cennet gibi duran minik bir gölet var. Ortasında Antik Yunan tarzında bir tapınak, etrafında ördekler, minik kayıklar... Dilersen gölde küçük bir sandal turuna çıkabilirsin (çok romantik oluyor!). Sessizce süzülen tekneler, kuş sesleri ve yemyeşil ağaçlar arasında tam bir huzur molası.


Küçük not: Galleria Borghese’ye giriş rezervasyonla yapılıyor, yani spontane gitmek yerine önceden bilet almak şart (çünkü ziyaretler sınırlı kişiyle yapılıyor). Ama bu düzen sayesinde içeride sanatla baş başa kalmak mümkün oluyor. Ne güzel değil mi?


13. Campo de' Fiori

Campo de Fiori
Campo de'Fiori

Roma’nın biraz bohem, biraz hareketli, bolca “yaşayan” yerlerinden biri olan Campo de' Fiori, sabah ayrı güzel, akşam ayrı… Adı “Çiçekler Meydanı” anlamına geliyor ama asıl olayı çiçekten çok, hayatın tam ortasında olması.


Gündüzleri meydanda rengârenk bir pazar kuruluyor: taptaze meyveler, sebzeler, zeytinler, baharatlar, peynirler… Bir yanından sarı domates alırken, diğer köşede İtalyan amcalar kendi yaptıkları şarapları tanıtıyor. O kadar renkli ve canlı ki, insan sadece dolaşırken bile mutlu oluyor. Küçük bir tüyo: yanına bir dilim taze focaccia ya da meyve tabağı al, sokakta yiyerek gezmesi çok keyifli!


Ama burası sadece pazar değil. Meydanın ortasında, siyah pelerinli bir heykel göreceksin: Giordano Bruno. 1600 yılında burada fikirleri yüzünden yakılarak idam edilmiş. Şimdi heykeli meydanın tam ortasında, sessizce olup biteni izliyor gibi.


Akşam olunca ise meydan bambaşka bir hale bürünüyor. Çevresindeki barlar ve restoranlar dolup taşıyor. Özellikle gençler burada toplanıyor, sokak müzisyenleri çalıyor, kahkahalar yükseliyor. Kısacası Campo de' Fiori, Roma’nın gece gündüz yaşayan kalp atışlarından biri.


14. Santa Maria Maggiore Bazilikası

Santa Maria Maggiore Bazilikası
Santa Maria Maggiore Bazilikası

Roma’da gezerken, yoğun turistik bölgelerden bir adım uzaklaşmak istersen, Santa Maria Maggiore Bazilikası tam sana göre. Bu, şehrin beş büyük bazilikasından biri ve muazzam bir huzur barındırıyor. Santa Maria Maggiore, Roma’nın hem dini hem de tarihi anlamda en önemli yapılarından biri.


İçeri girdiğinde, seni ilk karşılayan şey altın kaplama tavanda parlayan görkemli mozaikler olacak. Bazilikanın içinde yürürken, duvarlara bakmak adeta bir zaman yolculuğuna çıkmak gibi. Mozaiklerdeki detaylar, erken Hristiyan sanatını çok güzel bir şekilde gözler önüne seriyor. Burası, sadece dini bir mekan olmanın ötesinde, Roma’nın sanat tarihinin önemli bir parçası.


En dikkat çekici bölümlerden biri de Meryem Ana'nın Relikleri. Bazilika, Meryem Ana'nın Çocukluk Dönemi'ne ait bazı kutsal emanetler barındırıyor. Ziyaretçilere saygılı bir şekilde, sessizce bu kutsal alanı keşfetme şansı veriyor.


15. Via del Corso

Via del Corso
Via del Corso

Eğer alışveriş yapmayı seviyorsan, bu cadde tam sana göre! Via del Corso, Roma’nın en ünlü alışveriş caddelerinden biri ve burası hem turistlerin hem de yerli halkın en çok tercih ettiği yerlerden.


Cadde boyunca sıralanan mağazalar, büyük markalardan butik dükkanlara kadar çeşit çeşit seçenek sunuyor. Moda meraklıları için bir cennet gibi; ama alışveriş yapmasan da yürürken her vitrinle başka bir dünyaya dalman işten bile değil. Kafelerde durup bir kahve içebilir, bir yandan da Roma’daki günlük hayatı izleyebilirsin. Cadde her zaman canlı, her zaman hareketli. Özellikle akşamları, ışıklar yanmaya başladığında cadde bir başka güzelleşiyor.

Ama Via del Corso sadece alışveriş için değil, tarihi açıdan da zengin. Cadde üzerinde, Piazza Venezia'ya oldukça yakın ve buradan biraz yürüdüğünde Piazza del Popolo’ya çıkıyorsun. Yani hem alışveriş yaparken hem de Roma’nın en önemli meydanlarını keşfetmiş oluyorsun. İkisini bir arada yapmak, gerçekten Roma’yı tam anlamıyla yaşamak gibi!


Via del Corso’nun kalabalığından bir anlık kaçmak istersen, Piazza di Spagna’ya doğru kıvrılabilirsin. Oradan da İspanyol Merdivenleri’ni görmek için çok kısa bir yürüyüş yapman yeterli.


16. Chiesa di Sant'Ignazio di Loyola

Aynalı kilise roma

Sosyal medyada hiç olmasa bile en az bir kere gördüğümüz kilise. Ortasındaki aynası ile büyüleyici tavan fresklerini video çekenler içerde büyük bir sıra oluşturuyor. Kilise barok döneminin estetiğini çok iyi bir şekilde yansıtıyor ve insan bu fresklerden gözünü alamıyor. Kilisenin içinde ayrıca altın kaplama heykeller de bulunuyor.


aynalı kilise roma
Kilise içindeki ayna

Roma Yeme İçme Önerileri ve Gezilecek Yerler Haritası, Telefonunuza Kaydedin!



Haritaya ulaşmak için buraya tıklayınız.


Şehir içi ulaşım rehberi için; Roma'da Ulaşım Rehberi: Şehri Nasıl Gezebilirsin? yazımız işine çok yarayacak!

Roma, geçmişin izleriyle modern hayatın iç içe geçtiği, her köşesinde yeni bir keşif yapabileceğin büyüleyici bir şehir. İster tarihi yapıları keşfet, ister sokaklarda kaybolarak şehri kendi hızında yaşa, Roma sana her zaman bir hikaye anlatacaktır. Şimdi sırası gelmişken, bu güzel şehirde geçireceğin zamanın tadını çıkar ve unutulmaz anılar biriktir! Unutma, Roma sadece bir seyahat değil, bir yaşam deneyimidir. La dolce vita seninle olsun!

Yorumlar


bottom of page