Brüj (Brugge) Gezi Rehberi: Gezilecek Yerler, Tavsiyeler ve İşaretli Harita
- Sabuha Öztürk
- 16 May
- 11 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 May
Brüj, adeta bir masal kitabının sayfalarından fırlamış gibi duran, Orta Çağ ruhunu bugün bile sokaklarında hissettiren büyüleyici bir şehir. Belçika’nın kuzeyinde yer alan bu şirin kasaba, geçmişte Avrupa’nın en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Kanalları, taş köprüleri, tarihi binaları ve Arnavut kaldırımlı dar sokaklarıyla zaman durmuş hissi verir. Özellikle iyi korunmuş mimarisi sayesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Brüj, hem romantik bir kaçamak hem de tarih dolu bir keşif için harika bir rota.

Bu rehberde, Brüj (Brugge) gezilecek yerlerden küçük ipuçlarına, harita destekli rotalardan tavsiyelere kadar her şeyi bulabilirsiniz. Hazırsanız, zamanda yolculuk başlasın!
Brüj (Brugge) Gezilecek Yerler Listesi (20 Önemli Konum)
Grote Markt (Büyük Meydan)
Belfort (Çan Kulesi)
Belediye Binası (Stadhuis)
Historium Bruges
Brugse Vrije (Özgür Mahkeme)
Basilica of the Holy Blood (Aziz Kan Bazilikası)
Groeningemuseum
Church of Our Lady (Onze-Lieve-Vrouwekerk)
Begijnhof (Beguinage)
Minnewaterpark (Aşk Gölü Parkı)
Kanal Turu
Rozenhoedkaai (Gül Tespihi Rıhtımı - Rosary Quay)
Bonifacius Köprüsü
St. John’s Hospital Museum
Choco-Story (Çikolata Müzesi)
Frietmuseum
De Halve Maan Bira Fabrikası
Lace Center (Dantel Müzesi)
Vismarkt (Balık Pazarı)
Sint-Anna Mahallesi (Gizli Mücevher)
Brüj gezisi için 2 gün ayırmanızı öneriyoruz.
1. Grote Markt (Büyük Meydan)

Brüj’ün kalbinde yer alan Grote Markt, şehrin en önemli ve en hareketli meydanı. Çevresini saran Gotik ve Rönesans mimarisiyle göz kamaştıran binalar arasında 1376 yılında tamamlanan heybetli Belediye Binası (Stadhuis) ve şehrin simgesi Belfort çan kulesi hemen dikkatini çekecek. Belfort’a çıkarak muhteşem panoramik şehir manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Meydan, sadece tarihi yapılarıyla değil; kafeleri, restoranları ve butik dükkanlarıyla da hem yerel halkın hem de turistlerin buluşma noktası. Yaz aylarında konserler, festivaller ve sokak gösterileriyle canlanan meydan, kışın ise sıcak ve renkli Noel pazarına ev sahipliği yapıyor. Hem görsel bir şölen hem de canlı sosyal yaşamıyla Grote Markt, Brüj deneyiminin olmazsa olmazlarından biri.
2. Belfort (Çan Kulesi)

Brüj’ün simgesi haline gelmiş olan Belfort, yani Çan Kulesi, şehre gidenlerin mutlaka görmesi gereken ikonik bir yapı. 13. yüzyılda inşa edilen bu kule, tam 83 metre yüksekliğinde ve içine çıkmak için 366 basamaklık bir merdiveni var — evet, biraz zahmetli ama tepeden gördüğün manzara her adımına değer.
Tepeden Brüj’ün kırmızı çatılı evleri, dar sokakları ve çevredeki yeşil alanlar adeta kartpostal gibi gözüküyor. Kule sadece seyir terası değil, aynı zamanda tarih boyunca şehrin güvenliği için gözetleme kulesi ve yangın alarmı görevleri de görmüş. Ayrıca içinde tarihi çanlar var ve bazı özel günlerde bu çanlar çalıyor, o an orada olmak gerçekten harika. Eğer tarihi hissetmek ve muhteşem manzara izlemek istiyorsan, Belfort’a tırmanmak en güzel deneyimlerden biri.
3. Belediye Binası (Stadhuis)

Brüj’ün tam merkezindeki Stadhuis, yani Belediye Binası, şehrin en eski yapılarından biri ve gerçekten büyüleyici bir mimariye sahip. 1376 yılında inşa edilmiş ve Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Dış cephesindeki heykeller, detaylar ve süslemeler o kadar ince işlenmiş ki insan dakikalarca bakıp hayran kalıyor.

İçerisi de en az dışı kadar etkileyici; özellikle Gotik Salon’daki yüksek tavanlar, ahşap işlemeler ve duvar resimleri, sanki bir tarih kitabının içindeymişsin hissi veriyor. Stadhuis, sadece bir idari bina değil, Brüj’ün geçmişini iliklerine kadar hissedebileceğin tarihi bir yapı. Eğer mimariye ya da tarihe biraz bile ilgin varsa, bu binayı gezmeden Brüj’den ayrılma derim!
4. Historium Bruges

Brugge’de zamanda yolculuk yapmak ister misin? O zaman yönünü hemen Markt Meydanı’ndaki Historium Bruges’e çevir. Burası klasik müzelerden çok farklı; seni doğrudan 15. yüzyıla, Brugge’ün altın çağlarına ışınlıyor diyebilirim. İçeri girdiğin anda, dönemin meşhur ressamı Jan van Eyck’in çırağı Jacob’un gözünden bir aşk ve macera hikayesine dahil oluyorsun. Sesler, kokular, sinematik sahneler derken kendini o dönemin sokaklarında gezerken buluyorsun.
“Daha fazlası olsun” dersen, sanal gerçeklik gözlüğü takıp Brugge’ün üzerinde uçuyorsun—evet, resmen uçuyorsun :) Sonrasında da kuleye çıkıp bugünkü Brugge’e tepeden bir göz atmayı unutma. Manzara gerçekten nefes kesici. Tüm bu tarih yolculuğunun ardından da Duvelorium adlı şirin barda bir Belçika birası yudumlamak gibisi yok. Hem eğlenceli, hem bilgilendirici; Brugge’deysen kesinlikle uğranması gereken bir yer.
Online bilet için resmi web sitesi burası.
5. Brugse Vrije (Özgür Mahkeme)

Brugse Vrije, yani “Özgür Mahkeme”, Burg Meydanı’nda Belediye Binası’nın hemen yanında yer alan, Brüj’ün tarihindeki önemli adalet yapılarından biri. Dışarıdan bakıldığında zaten etkileyici — altın süslemeli beyaz cephesiyle göz kamaştırıyor. Ama asıl büyüleyici kısmı içeride: özellikle meşhur ahşap şöminesi! 16. yüzyıldan kalma bu devasa şömine, adeta bir sanat eseri gibi. Taş işlemeler, oymalar ve renkli detaylar bir araya gelince insanın bakmaya doyamayacağı bir köşe çıkıyor karşına.

Burası eskiden şehrin adalet işleriyle ilgilenen makamıymış, yani Brüj’ün hukuk tarihi burada yazılmış diyebiliriz. Bugün ise bu tarihi dokuyu gezip görmek mümkün. Hem mimari detaylara hayran kalırsın, hem de şehrin geçmişine dair güzel bir pencere açılmış olur. Eğer Burg Meydanı’ndaysan, birkaç dakikalığına Brugse Vrije’ye uğramadan geçme derim.
Online bilet için resmi web sitesi burası.
6. Basilica of the Holy Blood (Aziz Kan Bazilikası)

Basilica of the Holy Blood (Aziz Kan Bazilikası), Brüj’ün en etkileyici ve en özel yapılarından biri. Burg Meydanı’nda, Belediye Binası’nın hemen yanında yer alıyor ama dışarıdan bakınca bu kadar sıradışı bir yer olduğunu tahmin etmek zor olabilir. İçeri girdiğinde ise hem mimarisi hem de taşıdığı anlamla insanı derinden etkileyen bir atmosfere sahip.

Basilika iki kattan oluşuyor: Alt katı daha sade, Romanesk tarzda inşa edilmiş ve karanlık, mistik bir havası var. Üst kat ise çok daha süslü, vitrayları, renkli sütunları ve altın detaylarıyla adeta göz alıcı. Ama burayı bu kadar özel kılan şey, adından da anlaşılacağı gibi kutsal bir emanete ev sahipliği yapıyor olması: Hz. İsa’ya ait olduğuna inanılan kan kalıntısı. Bu kutsal relik, cam bir tüp içinde korunuyor ve özel günlerde törenle halkın ziyaretine sunuluyor.
Ziyaret saatleri, konser takvimi ve özel günler için resmi web sitesini kontrol edebilirsiniz.
7. Groeningemuseum

Groeningemuseum, Brüj’ün sanat tutkunları için adeta bir cennet! Şehrin merkezine oldukça yakın, sakin ve yeşilliklerle çevrili bir noktada yer alan bu müze, özellikle Flaman resim sanatına ilgi duyanlar için vazgeçilmez bir durak.

İçeride, 15. yüzyıldan günümüze kadar uzanan bir zaman yolculuğuna çıkıyorsun. Jan van Eyck, Hans Memling, Gerard David gibi Flaman ustaların eserleriyle karşılaşmak büyüleyici bir deneyim. Özellikle “Arnolfini’nin Portresi” tarzında detaylı işlenmiş tablolar, ışık-gölge oyunları ve minik detaylar insanı tabloya yaklaşıp uzun uzun incelemeye zorluyor. Aynı zamanda Rönesans, Barok ve modern dönem sanatçılarından da eserler var, yani sadece klasik değil, geniş bir yelpazede sanatla iç içe bir deneyim sunuyor.
Müze çok büyük değil ama özenle hazırlanmış, sakin, ferah bir ortamı var. Kalabalık olmadan sanatla baş başa kalabiliyorsun. Brüj’de tarihi sokaklarda gezdikten sonra biraz durup sanatın içine dalmak istersen, Groeningemuseum doğru adres :)
Online bilet için resmi web sitesi burası.
8. Church of Our Lady (Onze-Lieve-Vrouwekerk)

Church of Our Lady (Onze-Lieve-Vrouwekerk), Brüj’ün hem dini hem de sanatsal açıdan en etkileyici yapılarından biri. 115 metreyi aşan kulesiyle, sadece şehrin değil aynı zamanda Belçika’nın da en yüksek yapılardan biri. Brüj sokaklarında yürürken ne taraftan bakarsan bak bu gotik kule göz kırpıyor zaten!

Ama bu kiliseyi asıl özel yapan şey sadece mimarisi değil; içinde Michelangelo’nun “Madonna ve Çocuk” heykeline ev sahipliği yapıyor olması. Bu eser, sanatçının İtalya dışına çıkan nadir orijinal heykellerinden biri ve onu bu kadar yakından görmek gerçekten etkileyici. Ayrıca kilisenin içi de büyüleyici: yüksek tavanlar, vitray pencereler, süslemeler ve tarihi mezar taşlarıyla dolu huzurlu bir atmosferi var.
Online bilet için resmi web sitesi burası.
9. Begijnhof (Beguinage)

Burası 13. yüzyılda kurulmuş, evlenmemiş ya da dul kadınların – yani “Beguin”lerin – dini bir yaşam sürdürdüğü sakin bir topluluk alanıymış. Günümüzde ise Benedictine rahibeleri yaşıyor.
Girişte taş bir köprüden geçiyorsun ve bir anda şehirden kopmuş, başka bir dünyaya adım atmış gibi oluyorsun. İçeride beyaz boyalı, sade ama zarif evler, geniş bir avlu ve ortasında uzun ağaçlarla çevrili yemyeşil bir alan var. Baharda özellikle çiçekler açtığında masalsı bir güzelliğe bürünüyor. Sessizlik kuralı var, bu yüzden ortam hep dingin; kuş sesleri, rüzgarın ağaçlarla fısıldaşması dışında neredeyse hiçbir şey duymuyorsun.
Buraya alana ücretsiz. Haftanın her günü 07.30 - 20.30 aralığında ziyaret edebilirsiniz.
10. Minnewaterpark (Aşk Gölü Parkı)

Minnewaterpark, ya da romantik adıyla Aşk Gölü Parkı, Brüj’ün en huzurlu, en şiir gibi köşelerinden biri. Şehir merkezinden yürüyerek kolayca ulaşılabilen bu park, kalabalık sokaklardan uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak isteyenler için adeta bir saklı cennet.
Parkın tam ortasında yer alan Minnewater Gölü, yani “Aşk Gölü”, adını bir efsaneden alıyor. Söylenene göre Minna adlı bir genç kız, sevdiğine kavuşamadan hayatını kaybediyor ve göl onun anısına bu adla anılıyor. Haliyle burası, el ele yürüyen çiftlerin, evlilik teklifi edenlerin ya da sadece huzur arayanların uğrak noktası.
Gölün üzerindeki tarihi köprüler, gökyüzünü yansıtan durgun su, etrafta dolaşan kuğular ve yeşillikler içinde yürüyüş yolları… Her köşesi ayrı güzel. Özellikle sabah erken saatlerde ya da gün batımına doğru gitmek, bambaşka bir keyif. Minnewaterpark, Brüj’ün masalsı atmosferini en saf haliyle hissetmek isteyen herkesin listesinde olmalı.
11. Kanal Turu

Brüj'un labirent gibi uzanan dar kanalları, hem şehri yüzyıllardır birbirine bağlıyor hem de ona romantik bir ruh katıyor. Tarihi taş köprülerin altından geçerken, çiçeklerle süslü pencerelere bakarken ve suya eğilmiş ağaçların arasından süzülürken sanki ortaçağdan çıkma bir film setinin içindesiniz.
Kanal turları genelde 30 dakika sürüyor ve farklı noktalardan kalkıyor — en popüler kalkış noktalarından bazıları Rozenhoedkaai, Huidenvettersplein ve Wollestraat. Turlar rehberli yapılıyor ve İngilizce, Fransızca, Flemenkçe gibi birkaç dilde şehrin tarihine ve mimarisine dair bilgiler veriliyor. Bazı rehberler o kadar esprili oluyor ki, tekne hem bilgilendirici hem eğlenceli bir hal alıyor.
Ücret bilgisi: Kanal turu fiyatları genellikle yetişkinler için 12 €, çocuklar için ise 6-10 € arasında değişiyor. Önceden rezervasyon yapmaya gerek yok, turlar hava durumuna bağlı olarak gün boyu aralıklarla düzenleniyor.
Kanal Turu Yapan Başlıca Şirketler
Aşağıdaki şirketler Brugge’de kanal turu hizmeti sunan, bilinen ve lisanslı firmalardır:
Boottochten Gruuthuse
Kalkış: Nieuwstraat 11
Not: Daha sakin bir noktada, kısa bekleme süresi ile güzel bir tercih.
Bootexcursies Coudenys
Kalkış: Huidenvettersplein (Market Meydanı yakınında)
Web: coudenys.com
Not: En merkezi noktalardan biri. Rehberleri oldukça bilgili.
De Meulemeester Boat Tours
Kalkış: Wollestraat
Web: Web sitesi genellikle güncel değil, ama Tripadvisor veya Google Maps'ten yorumlarına bakılabilir.
Not: Manzara açısından çok güzel bir rota izliyor.
Stael Boat Trips
Kalkış: Rozenhoedkaai
Web: Genellikle online varlığı sınırlı ama konumu çok popüler.
Not: En yoğun olan kalkış noktasıdır, sıra bekleyebilirsiniz ama manzara muhteşem.
Boottochten Dewaele
Kalkış: Katelijnestraat 4 civarı
Web: Belirli bir site yok, ancak Visit Bruges üzerinden ulaşabilirsiniz.
Get Your Guide üzerinden turlara da bakılabilir.
12. Rozenhoedkaai (Gül Tespihi Rıhtımı - Rosary Quay)

Rozenhoedkaai, yani “Gül Tespihi Rıhtımı”, Brüj’ün en ikonik, en fotojenik ve belki de en çok kartpostallara konu olan manzarasına ev sahipliği yapan yer. Hani o suyun kenarında, tarihi binaların suya yansıdığı, kulelerin arka planda yükseldiği büyüleyici fotoğraflar var ya – işte orası tam olarak burası!
Geçmişte burası, tüccarların mallarını yükleyip boşalttığı bir limanmış ama bugün bambaşka bir havası var: romantik, huzurlu ve nostaljik. Kanala sıfır konumdaki tarihi yapılar, su üstünde süzülen tekneler ve gökyüzünü yansıtan durgun yüzey burayı adeta bir tabloya dönüştürüyor. Özellikle gün batımında ışık binaların cephelerine vurduğunda ortaya çıkan renkler, insanı büyülüyor.
Gündüz saatlerinde kalabalık olsa da sabah erken saatlerde ya da akşamüstü geldiğinde daha sakin bir atmosfer yakalayabilirsin. Oturup sadece manzarayı izlemek bile terapi gibi. Eğer Brüj’de bir yerde durup “evet, burası gerçekten rüya gibi bir şehir” diyeceksen, işte o an büyük ihtimalle Rozenhoedkaai’de olacaksın.
13. Bonifacius Köprüsü

Bonifacius Köprüsü, Brüj’ün küçük ama bir o kadar da büyüleyici taş köprülerinden biri. Şehrin tarihi merkezinde, özellikle Church of Our Lady (Onze-Lieve-Vrouwekerk) yakınlarında bulunuyor ve ziyaretçiler tarafından sıkça keşfedilen sakin, huzurlu bir nokta. Bu köprü, kanalların üzerinde yer alan onlarca köprüden biri ama mimarisi ve çevresiyle diğerlerinden hemen ayrılıyor.
Taş kemerli yapısı, yanında uzanan gotik tarzda binalar ve köprünün altından nazikçe akan kanal manzarası, onu fotoğrafçılar ve gezginler için tam bir cazibe merkezi yapıyor. Burada yürürken etrafındaki sarmaşıklarla kaplı duvarlar, eski taşlar ve sakin su ile geçmişte bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissediyorsunuz.
Özellikle sabah erken saatlerde ya da gün batımında, köprü etrafındaki ışık ve gölgeler harika bir atmosfer yaratıyor. Bonifacius Köprüsü sadece bir geçiş noktası değil, aynı zamanda Brüj’ün romantik ve tarihi ruhunu en güzel şekilde yaşatan sakin bir kaçış noktası.
14. St. John’s Hospital Museum

St. John’s Hospital Museum, yani Aziz Yuhanna Hastanesi Müzesi, Brüj’de tarihi keşfetmek isteyenler için harika bir adres. Burası, Orta Çağ’dan beri hizmet veren Avrupa’nın en eski hastanelerinden biri ve halen aynı amaçla kullanılıyor olması gerçekten etkileyici.

Müze kısmı ise hastanenin eski bölümlerinde kurulmuş; orta çağda hastaların nasıl tedavi edildiğini, tıbbi araçları ve dönemin sağlık anlayışını gözler önüne seriyor. Ayrıca hastanenin içinde sergilenen dini sanat eserleri ve tablolar, o dönemin kültürünü ve inanç sistemini anlamanı sağlıyor.
Burayı gezerken kendini adeta yüzyıllar öncesinde bir yolculukta hissediyorsun; sakin atmosferi ve tarih kokan duvarlarıyla hem biraz durup düşünmek hem de o dönemin insanlarının hayatına tanıklık etmek için harika bir yer. Eğer tarihi ve kültürü karışık bir deneyim arıyorsan, St. John’s Hospital Museum’u mutlaka listene ekle.
15. Choco-Story (Çikolata Müzesi)

Choco-Story Çikolata Müzesi, Sint-Jansplein’deki 16. yüzyıldan kalma tarihi Huis de Crone binasında yer alıyor. 2004 yılında açılan bu özel müze, çikolatanın 5.500 yıllık tarihini interaktif bir şekilde sunuyor ve ziyaretçilerini Maya ve Azteklerden günümüz Belçika çikolatasına kadar uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.

Müze, üç katlı bir yapıda yaklaşık 1.000 parçalık eşsiz bir koleksiyon sergiliyor. Ziyaretçiler, çikolatanın tarihini, üretim süreçlerini ve sağlık üzerindeki etkilerini öğrenirken, aynı zamanda el yapımı çikolata üretim tekniklerini de gözlemleyebiliyorlar. Her gün usta çikolata üreticileri, geleneksel Belçika pralini yapımını gösteriyor ve ziyaretçilere tatma fırsatı sunuyorlar.
Müze, çocuklar için eğlenceli bir çikolata arayış oyunu, interaktif sesli rehberler ve çeşitli atölye çalışmalarıyla da dikkat çekiyor. Ayrıca, Belçika çikolatasının sağlık üzerindeki olumlu etkileri hakkında da bilgiler de anlatılıyor.
Online bilet için resmi web sitesi burası.
16. Frietmuseum

Brüj’de kızarmış patatesin tarihine ve hikayesine dalmak istiyorsan Frietmuseum tam sana göre bir yer! Burası, Belçika’nın meşhur patates kızartmasının nasıl ortaya çıktığını, nereden geldiğini ve neden bu kadar sevildiğini eğlenceli ve öğretici şekilde anlatan küçük ama çok keyifli bir müze.
Müze, tarihi bir binada kurulmuş, üç kat boyunca patatesin yolculuğunu ve kızarmış patates kültürünü keşfediyorsun. Hem büyükler hem çocuklar için interaktif sergiler, sesli rehberler var; öyle sıkıcı anlatımlar yok, aksine gezinirken “Vay be, patates ne maceralar yaşamış” diyeceksin.

En güzeli de zemin kattaki kafede taptaze, çıtır çıtır gerçek Belçika kızarmış patatesini tadabilmek. Müze biletiyle indirimli yiyebiliyorsun, yani buraya gelince patates yemeden dönme derim.
Online bilet için resmi web sitesi burası.
17. De Halve Maan Bira Fabrikası

De Halve Maan Bira Fabrikası, Brugge’ün tam kalbinde, 1856’dan beri aynı ailenin işlettiği harika bir yer. Burası sadece bira üretmekle kalmıyor, aynı zamanda Belçika’nın meşhur biralarını yaparken tarihi ve gelenekleri yaşatıyor.

Burayı ziyaret edersen, bira yapımının tüm aşamalarını yakından görme şansın oluyor. Üstelik turun sonunda fabrikadan çıkan taptaze biraları tadabiliyorsun—bunu kesinlikle kaçırma derim! En ilginci ise, 2016’da fabrikadan şişeleme tesisine uzanan 3,2 kilometrelik yer altı bira boru hattı kurmuşlar; böylece trafik de rahatlamış, doğaya da zarar vermemişler.
Online bilet için resmi web sitesi burası.
18. Lace Center (Dantel Müzesi)

Brugge dendi mi akla gelen ilk şeylerden biri çikolata, diğeri de tabii ki dantel! Eğer sen de bu zarif el işine meraklıysan ya da sadece “Bu kadar güzel işler nasıl yapılıyor acaba?” diye düşünüyorsan, Lace Center tam sana göre bir yer.

Burası küçük ama çok sevimli bir müze. Dantel yapımının geçmişi, hangi türlerin nasıl ortaya çıktığı ve bu işin ustaları hakkında bir sürü ilginç bilgi var. Ama en güzeli, her öğleden sonra elinde minik iğneleriyle oturmuş dantel yapan ustaları izlemek. Gerçekten hipnotize oluyorsun! O incecik iplerle nasıl bu kadar detaylı desenler çıkardıklarına hayret ediyorsun.
Dilersen atölyelere katılıp sen de deneme yapabiliyorsun. Hatta müze çıkışı, içeriği kadar tatlı bir dükkanı var; Brugge işi el yapımı dantelleri buradan alabiliyorsun. Hediyelik bakıyorsan çok şık parçalar var.
19. Vismarkt (Balık Pazarı)

Brugge sokaklarında yürürken bir anda karşınıza taş sütunlarla çevrili, tarihi bir pazar yeri çıkarsa bilin ki burası Vismarkt — yani Balık Pazarı. Şehrin en eski ve en canlı köşelerinden biri olan bu pazar, Brugge’ün gündelik hayatını gözlemlemek ve biraz da yerel lezzetlere yaklaşmak isteyen gezginler için birebir! :)
Vismarkt, 18. yüzyılda şehir merkezindeki yoğunluktan taşınarak bugünkü yerine, Groenerei kanalı kıyısına kurulmuş. Şu an gördüğümüz o zarif kolonlu yapı ise 1821 yılında inşa edilmiş. Neoklasik tarzda 126 taş sütunla çevrili bu açık hava pazarı, Brugge’ün mimari güzelliğini sadece kiliseler ve saraylarla sınırlı sananlara adeta minik bir sürpriz.
Her sabah — Salı’dan Cumartesi’ye — saat 08:00 ile 13:30 arasında taptaze balıklarla dolup taşıyor burası. Kuzey Denizi’nden yeni çıkmış balıklar, midyeler, karidesler… Hele sabahın erken saatlerinde giderseniz, hem daha sakin oluyor hem de balıkçıların günlük telaşına tanık olmak mümkün. O taş tezgahlardan birinde çalışan balıkçılarla ufak bir sohbete girerseniz, belki pişirme önerisi bile kaparsınız.
Ama sadece balık mı var sanıyorsunuz? Yaz aylarında, özellikle Temmuz ve Ağustos’ta, her Pazar günü burada renkli bir zanaat pazarı kuruluyor. Yerel sanatçılar el emeği ürünlerini sergiliyor; takılar, seramikler, minik tablolar… Yani Brugge’den dönerken sadece çikolata değil, anlamlı bir hatıra da alabilirsiniz yanınıza.
20. Sint-Anna Mahallesi (Gizli Mücevher)

Sint-Anna Mahallesi, Brugge’ün biraz daha sakin, biraz daha yerel ve fazlasıyla büyüleyici köşelerinden biri. Turist kalabalığından uzak, daracık taş sokakları, tarihi evleri ve huzurlu atmosferiyle adeta başka bir Brugge sunuyor sana. Burası öyle bir mahalle ki, yürürken sadece gözlerin değil, ruhun da dinleniyor.
Mahallede gezinirken gotik kiliseler, küçük sanat galerileri ve hatta bir yel değirmeni bile çıkıyor karşına. Brugge’ün en eski kiliselerinden Sint-Anna Kilisesi de burada yer alıyor. İçeri girdiğinde, yüksek tavanları ve barok süslemeleriyle seni sessizce büyülüyor.

Brüj, adeta bir masal kitabının sayfalarından fırlamış gibi. Taş sokaklarında kaybolmak, kanallar boyunca yürümek ve çikolata kokuları arasında geçmişe kısa bir yolculuk yapmak insanın ruhuna iyi geliyor. Umarım bu rehber, senin de bu büyülü şehri keşfederken işine yarar ve seyahatini daha keyifli hale getirir. Eğer senin de Brüj’le ilgili önerilerin, favori mekanların ya da paylaşmak istediğin anıların varsa, yorumlarda buluşalım. Bir sonraki rotada görüşmek üzere, şimdilik hoşça kal ve bol bol gez!
Brüksel İşaretli Gezilecek Yerler Haritası, Telefonunuza Kaydedin!
Haritaya ulaşmak için buraya tıklayın.
Comments