top of page

Lizbon Gezi Rehberi: Gezilecek Yerler, Tavsiyeler ve İşaretli Harita

  • Yazarın fotoğrafı: Sabuha Öztürk
    Sabuha Öztürk
  • 9 May
  • 28 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 May

Portekiz’in renkli başkenti Lizbon, tarih kokan sokakları, nefes kesen manzaraları ve sıcacık atmosferiyle gezginlerin kalbini çalan şehirlerden biri. Atlas Okyanusu kıyısında yer alan bu büyüleyici şehir, yüzyıllar boyunca denizciliğin ve keşiflerin merkezi olmuş. Sokaklarında gezerken bir yanda eski tramvayların sesi, diğer yanda Fado müziğinin hüzünlü ezgileri eşlik ediyor. Bu yazımda, Lizbon gezilecek yerleri, kişisel tavsiyelerimi ve işinize yarayacak bir haritayı bulacaksınız. Hazırsanız, gelin birlikte bu güzel şehri keşfedelim!

lizbon gezilecek yerler
Lizbon, Portekiz

Lizbon Gezilecek Yerler Listesi (40 Önemli Konum)

  1. Belem Kulesi - Torre de Belem

  2. Alfama Bölgesi

  3. Santa Justa Asansörü - Elevador de Santa Justa

  4. Ticaret Meydanı - Praça do Comercio

  5. Lizbon Katedrali - Se de Lisboa

  6. Keşifler Anıtı - Padrao Dos Descobrimentos

  7. Belem Pastanesi - Pasteis de Belem

  8. Pedro IV (Rossio) Meydanı - Praça Dom Pedro IV

  9. Ulusal Tiyatro - Teatro Nacional Dona Maria II

  10. 28 No’lu Tramvay

  11. Sao Jorge Kalesi - Castelo de S. Jorge

  12. Jeronimos Manastırı - Mosteiro dos Jeronimos

  13. Ulusal Çini Müzesi - Museu Nacional do Azulejo

  14. LxFactory

  15. Bairro Alto

  16. Time Out Market - Mercado da Ribeira

  17. Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo

  18. Rua Augusta

  19. 25 Nisan Köprüsü - Ponte 25 de Abril

  20. Cristo-Rei

  21. MAAT - Museum of Art, Architecture and Technology

  22. The Pink Street - Rua Cor de Rosa

  23. Basilica da Estrela

  24. Fado Müzesi - Museu do Fado

  25. Elevador da Bica

  26. Ajuda Sarayı - Palacio Nacional da Ajuda

  27. Largo do Carmo

  28. Benfica Stadı & Müzesi

  29. Miradouro de Santa Luzia

  30. Parque Eduardo VII

  31. Jardim da Estrela

  32. Ulusal Panteon - Panteao Nacional

  33. Berardo Müzesi - Museu Berardo

  34. Miradouro de Sao Pedro da Alcantara

  35. Miradouro da Senhora do Monteæ

  36. Feira da Ladra - Hırsızlar Pazarı

    Bonus Rotalar: Lizbon'a Yakın Gezilecek Yerler

  37. Sintra Kasabası

  38. Cascais ve Estoril

  39. Cabo da Roca

  40. Obidos

Lizbon için biz 3 gün ayırdık ama tadı damağımızda kaldı diyebilirim. Siz en az 4 gün ayırın :)

1. Belem Kulesi - Torre de Belem

Belem Kulesi - Torre de Belem
 Belem Kulesi - Torre de Belem

Lizbon’un Tejo Nehri kıyısında dimdik ayakta duran Belem Kulesi, hem tarihiyle hem de manzarasıyla büyüleyen bir yer. 1515 yılında yapılmaya başlanan kule, aslında bir savunma yapısı olarak tasarlanmış. O dönemde, Portekiz denizciliği altın çağını yaşıyordu ve Belem Kulesi de limana giriş çıkışları kontrol etmek, kenti denizden gelebilecek tehditlere karşı korumak için inşa edilmişti. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu etkileyici yapı, Manueline mimarisinin en güzel örneklerinden biri sayılıyor.

 Belem Kulesi - Torre de Belem
 Belem Kulesi - Torre de Belem

Kuleye yaklaştığınızda detaylara hayran kalmamak elde değil: Denizcilikle ilgili semboller, halat figürleri, haçlar ve egzotik oymalar kuleyi adeta bir sanat eserine dönüştürüyor. İçeriye girdiğinizde ise daracık taş merdivenlerden yukarı çıkarken geçmişin izlerini hissediyorsunuz. Her katta ayrı bir alan var; bazen topçu odası, bazen gözlem noktası… En tepeye çıktığınızdaysa sizi muazzam bir Lizbon manzarası bekliyor. Özellikle gün batımında kule adeta altın gibi parlıyor, o anı fotoğraflamadan dönmek neredeyse imkansız.

Belem Kulesi - Torre de Belem
Her ne kadar rüzgardan fotoğraf çekilmek zor olsa da :)

Biz kuleyi dışarıdan görmekle yetindik çoğu turist de öyle yapıyor zaten. Ama siz ziyaret etmek isterseniz tüm detaylar şöyle;

Ziyaret Saatleri:

  • Ekim - Nisan arası: 10:00 – 17:30

  • Mayıs - Eylül arası: 10:00 – 18:30

  • Son giriş: Kapanıştan 30 dakika öncedir.

  • Pazartesi günleri kapalı. Ayrıca 1 Ocak, Paskalya Pazarı, 1 Mayıs ve 25 Aralık’ta da ziyarete kapalı oluyor.


Giriş Ücretleri (2025 itibarıyla):

  • Yetişkinler: 8 €

  • 65 yaş üstü ve öğrenci kartı sahipleri: %50 indirimli (4 €)

  • 12 yaş altı çocuklar: Ücretsiz

  • Lisboa Card sahipleri: Ücretsiz giriş


Online bilet için resmi web sitesi burası. Eğer tur satın almak isterseniz buradan inceleyebilirsiniz.


2. Alfama Bölgesi

Alfama Bölgesi
Alfama Bölgesi

Lizbon’un en eski ve en karakteristik mahallelerinden biri olan Alfama, zamanın yavaş aktığı, dar sokakların tarih fısıldadığı bir yer. Arnavut kaldırımlı yolları, rengarenk evleri ve balkonlardan sarkan çamaşırlarıyla adeta bir film sahnesindeymişsiniz gibi hissettiriyor. Burası, büyük depremlerden nispeten az etkilenmiş nadir bölgelerden biri olduğu için, Lizbon’un geçmişini en iyi koruyan mahallelerinden. Şehri tepeden izleyen Miradouro de Santa Luzia tam bu bölgenin tepesinde yer alıyor ve harika bir manzara sunuyor.

Miradouro de Santa Luzia
Miradouro de Santa Luzia

Alfama denince akla ilk gelen şeylerden biri de fado müziği. Akşam saatlerinde dar sokaklardan birinde yürürken kulağınıza hüzünlü bir melodi çalınırsa şaşırmayın; çünkü burası fado’nun kalbidir. Küçük meyhanelerde canlı performanslara denk gelmek mümkün. Özellikle geleneksel Portekiz mutfağını tadabileceğiniz bir yer arıyorsanız, Alfama'daki samimi restoranlar tam size göre. Bacalhau (tuzlu morina balığı), sardalya ve pastel de nata gibi lezzetleri burada deneyimlemek bambaşka.


Alfama aynı zamanda bolca yürümeyi, kaybolmayı ve keşfetmeyi gerektiren bir yer. Google Maps’e çok da güvenmeyin; bazen en güzel anılar plansızca kaybolduğunuz sokaklarda saklı oluyor. Her köşe başında bir sürpriz, bir duvar resmi, eski kilise ya da rengarenk kapılarıyla hatta bazen değişik kapı kollarıyla karşılaşabilirsiniz. :) Lizbon’u Lizbon yapan o ruhu tam anlamıyla hissetmek istiyorsanız, Alfama’dan daha iyi bir başlangıç noktası düşünmek zor.


3. Santa Justa Asansörü - Elevador de Santa Justa

Santa Justa Asansörü - Elevador de Santa Justa
Santa Justa Asansörü - Elevador de Santa Justa

Lizbon’un inişli çıkışlı sokakları arasında yürümek bir yandan keyifli, ama bazen de ciddi bir kondisyon istiyor. İşte tam bu noktada devreye Santa Justa Asansörü giriyor! Şehrin Baixa (aşağı şehir) kısmını Bairro Alto’ya (yukarı şehir) bağlayan bu tarihi asansör, hem pratik bir ulaşım aracı hem de adeta açık hava müzesi gibi. 1902’de açılmış ve tasarımı Eyfel Kulesi’ni hatırlatıyor çünkü mimarı, Eiffel’in öğrencisiymiş. Yani anlayacağın, burada sadece bir yere ulaşmıyorsun; zamanda da küçük bir yolculuğa çıkıyorsun.

Santa Justa Asansörü - Elevador de Santa Justa
Santa Justa Asansörü - Elevador de Santa Justa

Asansöre bindiğinizde yolculuk çok kısa sürüyor ama yukarı çıktığınızda Lizbon’un o meşhur kırmızı çatıları, Tejo Nehri ve Alfama manzarası sizi bekliyor. Üstte bir seyir terası var, dilerseniz oraya da çıkabiliyorsunuz (küçük bir merdiven ve ayrı bir biletle). Terastan özellikle gün batımında şehir bambaşka bir havaya bürünüyor, fotoğraf çekmek için harika bir nokta. Ve güzel haber: Yukarıdan Carmo Manastırı’na da geçebiliyorsunuz, yani hem manzara hem kültür tek seferde.


Santa Justa, Lizbon’un en turistik yerlerinden biri olduğu için gün içinde uzun kuyruklar olabiliyor. Eğer zaman kaybetmek istemiyorsan, sabah erken gitmek en iyisi. Ya da başka bir taktik: Asansöre binmeden, Carmo Manastırı’nın arkasındaki yoldan yürüyerek terasa ücretsiz ulaşabiliyorsun. Manzaradan mahrum kalmadan sıradan kurtulmuş oluyorsun. Bu arada, Lisboa Card veya 24 saatlik toplu taşıma bileti alırsan, asansöre ekstra ücret ödemene gerek yok. Ufak ama keyifli bir deneyim arıyorsan, Santa Justa kesinlikle listene girmeli.


4. Ticaret Meydanı - Praça do Comercio

Lizbon Ticaret Meydanı - Praça do Comercio
Ticaret Meydanı - Praça do Comercio

Praça do Comercio, ya da Türkçesiyle Ticaret Meydanı, Lizbon’un kalbi diyebileceğimiz, denize açılan devasa ve etkileyici bir alan. Eskiden burada Portekiz kralları saraylarını kurarmış ama 1755’teki büyük depremde yerle bir olmuş. Şimdi ise şehrin buluşma noktalarından biri haline gelmiş. Rengarenk sarı binalarla çevrili bu meydanın ortasında, at üstündeki Kral I. José heykeli duruyor. Nehir kenarındaki basamaklara oturup dalgaların sesini dinlemek, güneş batarken rüzgarı yüzünde hissetmek... İşte Lizbon ruhu tam olarak bu.

Arco da Rua Augusta
Arco da Rua Augusta

Meydanın kuzey tarafında görkemli bir zafer takı var: Arco da Rua Augusta. Altından geçip Rua Augusta Caddesi'ne adım attığınızda kendinizi kafelerle, dondurmacılarla, sokak sanatçılarıyla dolu canlı bir atmosferin içinde buluyorsunuz. Bu cadde, Baixa bölgesinin tam göbeği ve oldukça turistik ama bir o kadar da keyifli. Eğer kalabalıktan sıkılırsan ara sokaklara sapmak, çok daha yerel ve uygun fiyatlı mekanlar keşfetmek için birebir.

Rua Augusta
Rua Augusta

Praça do Comercio, hem dinlenmek hem de gözlem yapmak için ideal bir nokta. Bir bankta oturup insanların telaşsız yürüyüşlerini izlemek bile oldukça keyifli. Meydanın kenarında yer alan “Martinho da Arcada” isimli tarihi kafede bir kahve molası verebilirsin — bu kafe, Portekizli şair Fernando Pessoa’nın da favori yerlerindenmiş. Ayrıca meydanın hemen ucundaki Cais das Colunas (o iki ikonik sütun), güneşli havalarda adeta açık hava sahnesine dönüşüyor. Kısacası, Praça do Comercio Lizbon’da sadece bir meydan değil, şehrin nabzının attığı yer.


5. Lizbon Katedrali - Se de Lisboa

Lizbon Katedrali - Se de Lisboa
Lizbon Katedrali - Se de Lisboa

Lizbon’un dar sokaklarında yürürken karşınıza çıkan heybetli yapı, şehrin en eski kilisesi olan Se de Lisboa. 12. yüzyılda inşa edilmiş bu katedral, hem Romanesk hem Gotik mimarinin izlerini taşıyor ve tarih boyunca depremlerden oldukça etkilenmiş. Yani bugün gördüğünüz hali, yüzyıllar süren tamir ve eklemelerin bir sonucu. Dışarıdan baktığınızda biraz kaleyi andırıyor; zaten bir dönem savunma amaçlı da kullanılmış. Geniş taş duvarları, kuleleri ve sade ama etkileyici duruşuyla oldukça vakur bir havası var.

Lizbon Katedrali - Se de Lisboa
Lizbon Katedrali - Se de Lisboa

Katedralin içine girdiğinizde atmosfer hemen değişiyor. Işık, kalın duvarların arasından usulca süzülüyor; sessizlik sizi içine çekiyor. İçeride Gotik kemerler, taş sütunlar ve eski dönemlere ait dini objeler bulunuyor. En alt katta, Roma ve Arap döneminden kalma arkeolojik kalıntıların sergilendiği küçük bir alan var. Eğer tarihe meraklıysan bu detaylar çok hoşuna gidebilir. Katedralin üst katında yer alan hazine odasına da göz atmanı öneririm; dini sanat eserleri, mücevherler ve kostümlerle dolu mini bir müze gibi.


Se Katedrali, Alfama mahallesinin girişinde yer alıyor, yani tramvayla ya da yürüyerek kolayca ulaşılabiliyor. Özellikle 28 numaralı nostaljik tramvay, tam önünden geçiyor ve çok güzel bir Lizbon manzarası sunuyor. Giriş büyük oranda ücretsiz ama bazı bölümler (örneğin hazine odası) için küçük bir ücret alınıyor. Sabah saatlerinde gitmek en iyisi; hem kalabalık olmuyor hem de içerideki ışık daha güzel oluyor. Eğer Alfama turuna çıkacaksan burayı bir başlangıç noktası olarak düşünebilirsin.


6. Keşifler Anıtı - Padrao Dos Descobrimentos

Keşifler Anıtı - Padrao Dos Descobrimentos
Keşifler Anıtı - Padrao Dos Descobrimentos

Tejo Nehri kıyısında tüm ihtişamıyla yükselen Keşifler Anıtı, Portekiz’in dünyayı keşfetmeye çıktığı o altın çağı simgeliyor. İlk bakışta dev bir gemi pruvasını andıran bu anıt, 1960 yılında, ünlü denizci Henrique the Navigator’un ölümünün 500. yılı anısına inşa edilmiş. Üzerinde, Vasco da Gama’dan Magellan’a kadar dönemin önemli kaşiflerinin heykelleri yer alıyor. Yakından bakınca detaylar daha da etkileyici: Her bir figür, ellerinde haritalar, küreler ya da haçlar taşıyor ve sanki gerçekten yeni kıtaları fethetmeye çıkıyorlarmış gibi dizilmişler.

Keşifler Anıtı - Padrao Dos Descobrimentos
Keşifler Anıtı - Padrao Dos Descobrimentos

Anıtın içine girip asansörle yukarı çıktığınızda, aşağıdaki rüzgar gülü ve dünya haritası mozaiği tüm ihtişamıyla önünüze seriliyor. Üstelik buradan Belem Kulesi, Jeronimos Manastırı ve uzakta köprünün silueti dahil olmak üzere harika bir Lizbon manzarası izleyebiliyorsunuz. Giriş ücreti makul ama en iyi deneyim için güneşli bir günü tercih etmeni öneririm; ışık, nehirle birleşince ortaya kartpostallık görüntüler çıkıyor. Yukarı çıkmasan bile önünde vakit geçirmek keyifli çünkü etrafı oldukça ferah ve dinlenmek için banklar da var.


7. Belem Pastanesi - Pasteis de Belem

    Belem Pastanesi - Pasteis de Belem
Belem Pastanesi - Pasteis de Belem

Bu minik, çıtır, hafif karamelli tatlılar aslında tüm dünyada “pastel de nata” olarak biliniyor ama burada yediğin şey biraz farklı: tarif 1837’den beri gizli tutuluyor ve sadece bu fırında uygulanıyor. Dışı çıtır milföy hamuru, içi ise vanilyalı, yumurtalı bir muhallebiyle dolu.


Bu tatlının geçmişi, hemen yakındaki Jeronimos Manastırı'na kadar uzanıyor. Eskiden keşişler bu tatlıyı hazırlayıp satarmış, gelirini de manastırı ayakta tutmak için kullanırlarmış. Tarifi yıllar içinde sadece Pasteis de Belem fırınına emanet edilmiş. Yani aslında bir tatlı değil; kültür, tarih ve lezzetin mükemmel bir karışımı.

Belem Pastanesi - Pasteis de Belem
Belem Pastanesi - Pasteis de Belem

Pasteis de Belem öyle popüler ki, neredeyse günün her saati önünde kuyruk görebilirsin. Ama iyi haber şu: sadece paket almak isteyenler sırada bekliyor. İçeri girip oturursan, daha hızlı servis alabiliyorsun. Üstelik içerisi bir hayli geniş; avlulu nostaljik salonlarında oturup kahveni yudumlayarak bu tatlıyı denemek bambaşka bir keyif. Yanına bir espresso ya da Portekiz’in geleneksel sütlü kahvesi olan “galão” sipariş edersen, günün en güzel molasını vermiş olursun.


Açık söylemek gerekirse bizim Lizbon'da favori natacım burası değil, başka bir yer oldu. Lizbon yeme-içme rehberinde ballandıra ballandıra anlatacağız! :)


8. Pedro IV (Rossio) Meydanı - Praça Dom Pedro IV

Pedro IV (Rossio) Meydanı - Praça Dom Pedro IV
Pedro IV (Rossio) Meydanı - Praça Dom Pedro IV

Lizbon’un tam kalbinde yer alan Rossio Meydanı, yüzyıllardır şehrin en canlı, en hareketli noktalarından biri. Portekizlilerin buluştuğu, oturup vakit geçirdiği, protesto ettiği, kutlama yaptığı; kısacası şehir hayatının her rengini gördüğü bir alan. Ortasında, yukarı doğru bakan heybetli heykeliyle Kral Pedro IV duruyor. Onun etrafındaki taş döşemeler ise göz alıcı bir dalga deseniyle kaplı – bu desen aslında Portekiz’in denizle olan kopmaz bağını simgeliyor. Üzerine çıkıp yürümesi ilk başta gözleri biraz yanıltıyor ama meydanın ruhuna hemen uyum sağlıyorsun.

Pedro IV (Rossio) Meydanı - Praça Dom Pedro IV
Pedro IV (Rossio) Meydanı - Praça Dom Pedro IV

Meydanın çevresinde göz alıcı binalar yer alıyor. Özellikle Ulusal Tiyatro (Teatro Nacional Dona Maria II) binası hemen dikkat çekiyor; ihtişamlı sütunları ve simetrik mimarisiyle meydanın ruhunu tamamlıyor. Kafelerle çevrili bu alanda bir kahve içmek, Lizbon’un yavaş akan ritmini hissetmenin belki de en güzel yollarından biri. Meydandan birkaç adım ötede Rua Augusta’ya veya Elevador de Santa Justa’ya kolayca ulaşabilirsin; yani burası hem durak hem başlangıç noktası gibi.


Rossio Meydanı, günün her saatinde farklı bir havaya bürünüyor. Sabahları nispeten sakin; güvercinler, kahveciler ve işe giden Lizbonlular… Öğleden sonra ise kalabalık artıyor, müzisyenler çıkıyor, insanlar meydanda soluklanıyor. Geceleri ise ışıklarla bambaşka bir atmosfer oluşuyor, özellikle yaz aylarında. Eğer Lizbon’daki ilk günlerinde biraz yönünü bulmak istiyorsan, burada zaman geçirmek iyi bir fikir olabilir. Hem merkezi konumu hem de enerjisiyle seni şehirle hemen tanıştıran bir yer.


9. Ulusal Tiyatro - Teatro Nacional Dona Maria II

Ulusal Tiyatro - Teatro Nacional Dona Maria II
Ulusal Tiyatro - Teatro Nacional Dona Maria II

1846 yılında inşa edilmiş ve adını Portekiz Kraliçesi Dona Maria II’den almış. Neo-klasik tarzıyla Roma tapınaklarını andıran bu bina, özellikle gece ışıklandırıldığında oldukça etkileyici görünüyor. Dışarıdan bakarken bile “acaba içeride neler oluyor?” hissi uyandırıyor insanda — zaten tam da bu yüzden önünden geçip gitmek yerine içine bir göz atmanı şiddetle öneririm.

Ulusal Tiyatro - Teatro Nacional Dona Maria II
Ulusal Tiyatro - Teatro Nacional Dona Maria II

Tiyatro, Portekizce bilmesen bile deneyimlemeye değer bir yer. Çünkü sadece oyunlar değil; dans gösterileri, klasik müzik konserleri ve bazen İngilizce altyazılı performanslar da sahneleniyor. İç mekan oldukça zarif ve tarihi detaylarla dolu. Eğer içeride bir etkinliğe denk gelemezsen, rehberli turlara katılarak binanın tarihini ve mimarisini keşfetme şansın da var. Üstelik bilet fiyatları Avrupa’daki birçok tiyatroya kıyasla oldukça uygun.


Etkinlik takvimi ve online bilet için resmi web sitesi burası.


10. 28 No’lu Tramvay

28 No’lu Tramvay
28 No’lu Tramvay

Lizbon sokaklarının simgelerinden biri olan 28 numaralı tramvay, sadece bir ulaşım aracı değil; adeta nostaljik bir şehir turu. Sarı renkli bu minik, ahşap koltuklu tramvay, 1930’lardan beri hizmet veriyor ve hala yokuşlu, daracık sokaklardan kıvrıla kıvrıla geçiyor. Başlangıç noktası genelde Martim Moniz Meydanı, son durağı ise Campo de Ourique. Bu güzergah boyunca Alfama, Baixa, Graça, Chiado gibi Lizbon’un en tarihi ve fotojenik mahallelerinden geçiyorsun — yani tek bir biletle mini bir şehir turu yapmış oluyorsun!

28 No’lu Tramvay
28 No’lu Tramvay

Tramvay çok popüler, özellikle yaz aylarında turist akınına uğruyor. Bu yüzden sabah erken saatlerde binmeni ya da akşamüstü yerel halkın evlerine döndüğü saatleri tercih etmeni öneririm. Cam kenarı bir koltuk kapabilirsen manzaranın tadını daha da çıkarırsın. Tramvayın virajlarda neredeyse binalara sürtünecek kadar yakın geçmesi ayrı bir heyecan katıyor. Eğer ayakta kalırsan da üzülme — tramvayın içi nostaljik ahşap detaylarla dolu ve ayakta durmak bile keyifli :)


Biniş için tek seferlik bilet alabileceğin gibi, Viva Viagem kartıyla da binebilirsin (daha ekonomik olur). Şoförlerden de bilet alınabiliyor ama biraz daha pahalıya geliyor. Tramvayda cep hırsızlığına karşı dikkatli olmakta fayda var; özellikle kalabalık saatlerde çantana ve cebine göz kulak ol. Genel olarak güvenli ama turistik olduğu için dikkatli olmak gerekiyor. 28 numaralı tramvay, Lizbon gezisinin unutulmaz anlarından biri olacak — elinde fotoğraf makinesiyle pencere kenarında otururken bunu hissedeceksin


11. Sao Jorge Kalesi - Castelo de S. Jorge

Sao Jorge Kalesi - Castelo de S. Jorge
Sao Jorge Kalesi - Castelo de S. Jorge

Lizbon’un en yüksek noktalarından birine kurulmuş Sao Jorge Kalesi, şehre hem tarihsel hem de görsel olarak yukarıdan bakan bir yapıt. Temelleri 11. yüzyıla kadar uzanıyor ve burası önce Mağribiler, sonra Portekiz kralları tarafından kullanılmış. Ama dürüst olmak gerekirse, buraya gelmenin asıl sebebi tarih değil, manzara! Tejo Nehri’ne doğru uzanan kırmızı kiremitli çatıları, Alfama’nın labirent gibi sokaklarını ve uzaklardaki 25 Nisan Köprüsü’nü buradan izlemek gerçekten büyüleyici bir deneyim.

Sao Jorge Kalesi - Castelo de S. Jorge
Sao Jorge Kalesi - Castelo de S. Jorge

Kaleye girdiğinde taş sokaklardan yürüyerek surlara tırmanabilir, Lizbon’u kartpostal gibi bir açıdan seyredebilirsin. Özellikle gün batımında renkler altın sarısına döndüğünde, manzara neredeyse büyülü hale geliyor. Avludaki dev ağaçların gölgesinde oturabilir, dolaşırken tavus kuşlarına denk gelebilirsin — evet, burada serbestçe dolaşan birkaç tavus kuşu var! İçeride ayrıca küçük bir arkeoloji alanı, müze ve Lizbon’un tarihini anlatan sergiler de yer alıyor ama zamanın kısıtlıysa sadece surlara çıkman bile yeterli.


Kaleye ulaşmak için dar ve dik Alfama sokaklarından yürümek biraz yorucu olabilir ama her adımda şehrin ruhunu hissettiren detaylarla karşılaşıyorsun. Alternatif olarak tuk-tuk ya da 737 numaralı minibüsle yukarı çıkabilirsin. Giriş ücreti 20€, ama o manzara için fazlasıyla değer. Çıkmadan önce kale çevresindeki küçük kafelerde oturup, manzaraya karşı buz gibi bir “sumo de laranja” (portakal suyu) içmeyi unutma. Sao Jorge Kalesi, hem şehrin geçmişine tanıklık etmek hem de Lizbon’u yukarıdan izlemek isteyenler için olmazsa olmaz bir durak.


Online bilet için resmi web sitesi burası.


12. Jeronimos Manastırı - Mosteiro dos Jeronimos

Jeronimos Manastırı - Mosteiro dos Jeronimos
Jeronimos Manastırı - Mosteiro dos Jeronimos

Lizbon’un Belem semtinde yer alan Mosteiro dos Jerónimos, öyle sıradan bir tarihi yapı değil; burası adeta Portekiz’in “altın çağı”nın taşlara kazınmış hali. 1500’lü yıllarda inşa edilen bu manastır, coğrafi keşifler döneminin zenginliğiyle yapılmış ve her bir detayı hayranlık uyandıracak kadar ince işçilikle bezenmiş. Manuelin mimarisi denen oldukça süslü bir tarza sahip, ki zaten giriş kapısının önünde biraz oyalanmamak neredeyse imkansız. Portekizli denizci Vasco da Gama’nın da mezarı burada bulunuyor — ki bu da manastıra ayrı bir tarihsel ağırlık katıyor.

Jeronimos Manastırı - Mosteiro dos Jeronimos
Jeronimos Manastırı - Mosteiro dos Jeronimos

Manastırın içine girdiğinde seni karşılayan iki katlı, kemerli avlu hemen büyülüyor. Sessizliğin içinden gelen kuş sesleri, taşların arasına gizlenmiş motifler, birbirine bakan sütunlar… Burası sadece bir dini yapı değil; aynı zamanda içe dönüp soluklanabileceğin huzurlu bir alan. Özellikle güneşli bir günde avlunun gölgeli yollarında dolaşmak ya da bir kenarda oturup etrafı izlemek çok iyi geliyor. Fotoğraf tutkunları için de tam bir cennet.


Mosteiro dos Jeronimos çok popüler bir durak olduğu için genellikle önünde kuyruk oluyor. Sabah erken gitmek ya da önceden online bilet almak seni zaman kazandırır. Giriş ücreti yetişkinler için genellikle 12–15€ civarında, ama Belem Kulesi ile kombine bilet alırsan daha avantajlı olabilir. Manastırın hemen yanında Denizcilik Müzesi ve Pasteis de Belém var — yani burayı ziyaret ederken yarım gününü ayırmak en iyisi. Bu muhteşem yapıyı gezmeden Lizbon’dan dönmek gerçekten eksik olur.


13. Ulusal Çini Müzesi - Museu Nacional do Azulejo

Ulusal Çini Müzesi - Museu Nacional do Azulejo
Ulusal Çini Müzesi - Museu Nacional do Azulejo

Portekiz denince akla ilk gelen şeylerden biri o meşhur çiniler, yani azulejo’lar olur. İşte Museu Nacional do Azulejo, bu rengarenk, desenli seramiklerin tarihini, sanatını ve hikâyesini keşfetmek için en doğru adres. 1500’lü yıllardan günümüze kadar uzanan binlerce parçalık koleksiyonu görünce, bir çininin sadece dekor değil; nasıl bir anlatım biçimi olduğunu da fark ediyorsun. Müze, 16. yüzyıldan kalma eski bir manastırın içinde yer alıyor, yani başlı başına tarih kokan bir atmosferin içine giriyorsun.


Müzenin en etkileyici bölümlerinden biri, 25 metre uzunluğundaki dev çini pano: 18. yüzyıla ait bu eser, Lizbon’un 1755 depreminden önceki hâlini detaylarıyla gösteriyor. Onun dışında dini sahneler, günlük yaşam betimlemeleri, geometrik desenler ve modern sanatla harmanlanmış eserler de var. Sadece gözünü değil, merakını da doyuran bir müze burası. İçeri girerken azulejo kelimesinin Arapça “al-zulayj” kökeninden geldiğini öğrendiğinde bile tarih ile sanatın nasıl iç içe geçtiğine tanık oluyorsun.


Bu müze, Lizbon’un genellikle en turistik rotalarının biraz dışında kaldığı için kalabalıktan uzak, daha sakin bir deneyim sunuyor. Eğer sıcak bir günde serin bir mola arıyorsan ya da görsel anlamda ruhunu beslemek istiyorsan harika bir durak. Giriş ücreti yaklaşık 5–8€ arası, oldukça uygun. Üstelik müzenin küçük ama şirin bir kafesi de var — çini işlemeli duvarların arasında bir kahve içmek, Lizbon gününe hoş bir ara vermek gibi. Yani bu müze, hem kültür hem de huzur arayanlar için birebir.


14. LxFactory

LxFactory
LxFactory

Eski bir tekstil fabrikasından dönüştürülen LX Factory, bugün Lizbon’un en yaratıcı, en alternatif köşelerinden biri. Graffiti kaplı duvarları, endüstriyel mimarisi ve içinde barındırdığı kafeler, atölyeler, kitapçılar, sanat galerileriyle adeta “hipster rüyası” gibi bir yer burası. 25 Nisan Köprüsü’nün hemen altındaki bu bölge, klasik Lizbon’dan biraz farklı ama bir o kadar da etkileyici bir yüzünü sunuyor. Buraya adım attığın anda şehirden değil, sanki Berlin ya da Brooklyn’den bir sahneye geçiş yapmış gibi hissedebilirsin.

LX Factory -  Ler Devagar
LX Factory - Ler Devagar

LX Factory’de yapılacak şey bol: Bağımsız tasarım dükkânlarında el yapımı takılar, çantalar, posterler arasında kaybolabilir; meşhur Ler Devagar adlı kitapçıda bisikletli kitap raflarının arasında vakit geçirebilirsin. Sanata ve mimariye ilgin varsa burası tam bir görsel şölen. Ayrıca üçüncü dalga kahveciler, dünya mutfaklarından restoranlar ve rooftop barlar da cabası. Günün hangi saatinde gidersen git, burada bir şeyler oluyor — bazen pazar günleri kurulan tasarım pazarları, bazen sergiler, konserler ya da sadece gün batımına karşı içilen bir içecek.


15. Bairro Alto

Bairro Alto
Bairro Alto

Bairro Alto, Lizbon’un tam kalbinde yer alıyor ama bambaşka bir ritimde yaşıyor. Gündüzleri dar ve sessiz sokaklarında yürürken sanki herkes siestaya çekilmiş gibi bir sakinlik hissedersin. Fakat güneş battı mı, bu sessizlik yerini rengarenk bir eğlenceye bırakıyor. Birbirine yakın minik barlar, canlı müzik sesleri, sokaklara taşan sohbetler derken burası adeta açık hava partisine dönüşüyor. Hem yerel halkın hem de gezginlerin akın ettiği bir yer olduğu için her köşede yeni biriyle tanışma ihtimalin yüksek.

Bairro Alto
Bairro Alto

Bairro Alto’ya sadece gece çıkılacak bir yer gibi bakma. Gündüzleri, butik tasarım mağazaları, vintage dükkanlar ve yerel sanat galerileri arasında gezmek oldukça keyifli. Ayrıca birkaç ara sokakta gizlenmiş nefis brunch kafeleri var. Gün içinde Miradouro de São Pedro de Alcântara’ya çıkıp şehrin manzarasını izleyebilir, akşam olunca Bairro Alto’nun başka bir yüzünü keşfetmeye devam edebilirsin. Lizbon’da “hayatın tadı sokakta çıkar” diyenlerdensen, burayı rotana eklememen hata olur.

Bairro Alto'da daracık bir dükkan girişi :)
Bairro Alto'da daracık bir dükkan girişi :)

Bairro Alto’yu özel kılan şeylerden biri de sunduğu müzik çeşitliliği. Bazı barlarda hüzünlü bir fado ezgisine kulak verirken, birkaç sokak ötedeki başka bir mekanda elektronik müzikle dans eden kalabalığa denk gelebilirsin. Küçük ama karakterli barlar sayesinde bir gecede birkaç farklı atmosfere girmek mümkün. Eğer fado dinlemek istersen, önceden rezervasyon yapmanı öneririm çünkü akşamları epey yoğun oluyor. Eğlenmeye geç başlamanı da önermem, çünkü Bairro Alto’da akşamlar erken başlıyor ama sabaha kadar sürüyor.


16. Time Out Market - Mercado da Ribeira

Time Out Market - Mercado da Ribeira
Time Out Market - Mercado da Ribeira

Lizbon’un en popüler yeme-içme duraklarından biri olan Time Out Market, aslında geleneksel bir pazar yeri olan Mercado da Ribeira’nın modern bir dönüşümü. Düşün; şehrin en iyi şefleri, restoranları ve tatları tek bir çatı altında toplanmış. Hem geleneksel Portekiz mutfağını tatmak hem de daha yaratıcı ve modern yorumları keşfetmek için harika bir yer. İçeri adımını attığında burnuna gelen o karışık ama davetkar yemek kokuları seni hemen bir tur atmaya zorlar — ve seçim yapmak gerçekten zor.


Time Out Market’in en güzel yanlarından biri, her damak zevkine uygun seçenek sunması. Eğer klasik bir şey denemek istersen bacalhau a bras (yumurtalı morina), ya da küçük ama lezzetli bifana sandviçlerinden başlayabilirsin. Deniz ürünleri seviyorsan taptaze istiridyeler veya ızgara ahtapot mutlaka denemeye değer. Tatlı olarak da tabii ki Pastel de Nata! Yemekleri sipariş ettikten sonra ortadaki uzun masalarda bir yer bulup etrafı izleyerek yemeğini yemen bu deneyimin olmazsa olmazı. Biraz kalabalık olabilir ama ortam oldukça keyifli.


Burası sadece bir yemek alanı değil; aynı zamanda Lizbon’un yaratıcı enerjisini hissettiğin sosyal bir merkez. Akşam saatlerinde DJ performansları, sanat etkinlikleri ya da tadım günlerine denk gelmen mümkün. Şarap barları, bira köşeleri ve hatta minik tatlıcılar sayesinde ister hızlı bir öğle yemeği, ister uzun bir akşam yemeği için uygun. Cais do Sodre tren istasyonuna yakınlığı sayesinde ulaşımı da çok kolay. Lizbon’da sadece gezip görmek değil, güzel yemekler tatmak istiyorsan Time Out Market kesinlikle rotanda olmalı.


17. Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo

Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo
Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo

Lizbon’un kalbinde, Rossio ile Bairro Alto arasında yükselen Carmo Rahibe Manastırı, şehrin geçmişini adeta taşlara kazımış. 1755’teki büyük depremde çatısı çöken manastır, o haliyle korunmuş ve bugünkü romantik, açık hava harabe görünümünü kazanmış. Gökyüzüne açık kalan gotik kemerlerin altında yürümek, hem biraz hüzünlü hem de oldukça büyüleyici. Sessizliği, yüksek duvarları ve tarih kokusu ile insana zamanın akışını unutturan yerlerden biri burası.

Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo
Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo

Manastırın içinde yer alan Arkeoloji Müzesi (Museu Arqueologico do Carmo), küçük ama oldukça etkileyici. Roma mozaikleri, Orta Çağ mezar taşları, mumyalanmış kalıntılar ve hatta İnkalar’dan kalma eserler bile var. Her biri, Portekiz’in ve dünyanın farklı dönemlerine açılan birer pencere gibi. Çok büyük bir müze olmasa da sergilenen parçalar dikkatle seçilmiş ve güzelce düzenlenmiş, o yüzden tarihi sevenler için keyifli ve öğretici bir durak.

Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo
Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo

Carmo Manastırı, hem manzarası hem de huzurlu atmosferiyle biraz soluklanmak için harika bir yer. Özellikle yaz aylarında Lizbon’un sıcağından bunaldıysan, buranın taş duvarları ve gölgeli avlusu sana serin bir mola sunar. Giriş ücreti yetişkinler için 7€ civarında, oldukça uygun. Ayrıca hemen yanındaki Carmo Terası (Terraço do Carmo) da gün batımı için harika bir manzara noktası. Eğer Santa Justa Asansörü ile yukarı çıktıysan, bir adım ötede bu tarihi güzellikle karşılaşmaya hazır ol!

Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo
Carmo Rahibe Manastırı - Museu Arqueologico do Carmo

Ziyaret saatleri mevsime göre değişiklik göstermektedir:

  • Mayıs – Ekim ayları arasında: Pazartesi'den Cumartesi'ye kadar, saat 10:00 – 19:00 arasında açıktır. Son giriş saati 18:40'tır.

  • Kasım – Nisan ayları arasında: Pazartesi'den Cumartesi'ye kadar, saat 10:00 – 18:00 arasında açıktır. Son giriş saati 17:40'tır.

Müze, Pazar günleri ile 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık tarihlerinde kapalı.


18. Rua Augusta

Rua Augusta
Rua Augusta

Praça do Comercio’dan başlayıp Rossio Meydanı’na kadar uzanan Rua Augusta, yaklaşık 550 metrelik bir yaya caddesi ama aslında bundan çok daha fazlası. Tarihi dokusu, canlı havası ve kendine özgü mimarisiyle hem yerel halkın hem de turistlerin gözdesi. 1755’teki büyük Lizbon depreminden sonra Marquis de Pombal tarafından yeniden şekillendirilen Baixa bölgesinin tam ortasında yer alıyor ve adeta şehrin yenilenmiş ruhunu yansıtıyor.

Rua Augusta’nın Görkemli Girişi: Arco da Rua Augusta
Rua Augusta’nın Görkemli Girişi: Arco da Rua Augusta

Rua Augusta’nın güney ucunda yer alan bu görkemli kemer, sadece bir mimari yapı değil; Lizbon’un küllerinden doğuşunun bir sembolü adeta. 1755’teki büyük depremin ardından şehrin yeniden inşasını anmak için planlanmış ve nihayet 1873’te tamamlanmış. Yani bu kemer, sadece taş değil, içinde umut ve direniş de taşıyor. Kemerin üzerinde Portekiz tarihine damga vurmuş önemli isimlerin heykelleri yer alıyor: mesela denizci Vasco da Gama, savaşçı Nuno Alvares Pereira, halk kahramanı Viriatus ve şehri ayağa kaldıran Marquis de Pombal. Biraz yukarı baktığında ise "Zafer", "Cesaret" ve "Deha"yı temsil eden üç figür sana göz kırpıyor — hepsi Portekiz halkının ruhunu yansıtıyor.


19. 25 Nisan Köprüsü - Ponte 25 de Abril

25 Nisan Köprüsü - Ponte 25 de Abril
25 Nisan Köprüsü - Ponte 25 de Abril

İlk bakışta San Francisco’daki Golden Gate Köprüsü’nü andıran bu devasa kırmızı köprü, Lizbon’un simgelerinden biri. Tejo Nehri’nin üzerinden geçen 25 Nisan Köprüsü, şehri karşı kıyıdaki Almada bölgesine bağlıyor. 1966 yılında açılmış, ama adını sonradan almış: 25 Nisan 1974’te gerçekleşen ve Portekiz’e demokrasi getiren Karanfil Devrimi’nin anısına. Yani bu köprü hem mühendislik harikası hem de tarihi bir simge.

25 Nisan Köprüsü - Ponte 25 de Abril
25 Nisan Köprüsü - Ponte 25 de Abril

Köprü sadece araç trafiğine açık, üzerinde yürümek mümkün değil ama manzarasını izlemek için en iyi noktalardan biri Belem kıyıları ya da Cristo Rei Heykeli’nin bulunduğu Almada tarafı. Özellikle gün batımında altın sarısına boyanan köprü, arkasındaki Tejo manzarasıyla birlikte nefes kesici oluyor. Hatta fotoğraf meraklıları için Lizbon’un en ikonik karelerinden biri burada yakalanır.


20. Cristo-Rei

Cristo-Rei
Cristo-Rei

Lizbon’un karşı kıyısında, Almada bölgesinde yükselen Cristo Rei, kollarını iki yana açmış şekilde tüm şehri selamlıyor. Rio de Janeiro’daki meşhur Kurtarıcı İsa heykelinden ilham alınarak yapılan bu anıt, 1959 yılında açılmış. Portekiz halkı, II. Dünya Savaşı sırasında ülkenin savaşa girmemesi için Tanrı’ya şükür etmek adına bu anıtı inşa etmiş. Yani sadece devasa bir heykel değil; aynı zamanda manevi anlamı büyük bir yapı.


Heykelin bulunduğu teras alanı zaten oldukça yüksek bir tepenin üzerinde, ama istersen asansörle heykelin ayaklarının altındaki seyir platformuna da çıkabiliyorsun. Oradan Lizbon’un muazzam manzarası karşına seriliyor: 25 Nisan Köprüsü, Tejo Nehri, Belem kıyıları ve şehir merkezine kadar her şey ayaklarının altında. Hele gün batımına yakın saatlerde gitmişsen, altın tonlarına bürünen şehir tam bir kartpostal gibi görünüyor.

Cristo-Rei
Cristo-Rei

Cristo Rei’ye ulaşmak için en kolay yol, Cais do Sodre’den feribotla karşı kıyıya geçmek ve oradan otobüsle yukarı çıkmak. Ama eğer keyifli bir yolculuk istiyorsan, bisiklet kiralayıp kıyı boyunca tırmanarak gitmek de güzel bir alternatif olabilir. Yukarıda biraz vakit geçirdikten sonra, yakınlardaki bir kafede manzaraya karşı oturup kahveni yudumlamak da bu deneyimi taçlandırır.


Cristo Rei anıtı, yıl boyunca her gün ziyarete açık. Ancak, ziyaret saatleri mevsime göre değişiklik göstermekte. Detaylı bilgi için web sitesi burası.


Anıtın bahçeleri ve çevresindeki alanlar ücretsiz olarak gezilebilir. Ancak, heykelin tepesindeki seyir platformuna çıkmak isteyen ziyaretçiler için ücretlendirme şu şekilde:

  • Yetişkinler: €6

  • Çocuklar (8-12 yaş): €3

  • 7 yaş ve altı çocuklar: Ücretsiz

Biletler, anıtın girişindeki gişeden temin edilebilir.


Cristo Rei'ye ulaşmanın en keyifli yollarından biri, Lizbon'dan feribot ve otobüs kombinasyonunu kullanmak:

  • Feribot: Lizbon'daki Cais do Sodre iskelesinden kalkan feribotlarla Cacilhas'a geçebilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 8 dakika sürüyor ve Tejo Nehri'nin manzarası eşliğinde keyifli bir deneyim yaşarsınız.

  • Otobüs: Cacilhas'tan 3001 numaralı otobüs ile yaklaşık 20 dakikalık bir yolculukla Cristo Rei'ye ulaşabilirsiniz. Otobüsler, feribot iskelesinin hemen yakınındaki duraktan kalkıyor.


Alternatif olarak, Cacilhas'tan yürüyerek de anıta ulaşmak mümkün. Ancak, yolun bir kısmı yokuşlu olduğundan rahat ayakkabılar giymeniz önerilir.

Dilerseniz, Uber veya taksi ile doğrudan anıta ulaşabilirsiniz. Bu seçenek, özellikle zaman kısıtlaması olan ziyaretçiler için daha hızlı bir alternatif olabilir.


21. MAAT - Museum of Art, Architecture and Technology

MAAT - Museum of Art, Architecture and Technology
MAAT - Museum of Art, Architecture and Technology

Lizbon’un Belém semtinde yer alan MAAT (Museum of Art, Architecture and Technology), çağdaş sanat, mimari ve teknolojiyi bir araya getiren etkileyici bir müze. Hem modern bir sanat galerisi olarak, hem de tarihi Tejo Termik Santrali olarak hizmet veren iki ana bölümüyle gerçekten ilgi çekici bir deneyim sunuyor. MAAT’a girdiğinizde, nehir kenarındaki yeşil alanlar ve çağdaş mimarinin zarif birleşimiyle karşılaşıyorsunuz. Ziyaretçiler, sadece sanatsal sergileri değil, aynı zamanda şehrin önemli bir tarihi yapısını keşfetme fırsatını da buluyor.


MAAT'ın dış yapısı gerçekten göz alıcı. Müzeye adım attığınızda, her şeyin zarif ve modern bir şekilde tasarlandığını hemen fark ediyorsunuz. Dış cephesi, dalga dalga bir yüzeye sahip olan beyaz porselen karolardan yapılmış. Bu tasarım, Tejo Nehri'nin dalgalarını andırıyor ve oldukça etkileyici bir görsellik yaratıyor. Binaların bu akışkan yapısı, adeta suyun üzerinde kayan bir gemi gibi hissediliyor. Birçok ziyaretçi, bu tasarımın oldukça futuristik olduğunu düşünüyor ama aynı zamanda doğayla, özellikle de suyla olan bağını da güçlü bir şekilde hissediyorlar. MAAT'ın çatısı ise tamamen düz ve üzerinde yürüyebileceğiniz bir alana sahip. Buradan, şehrin ve nehrin nefes kesici manzarasını izleyebilirsiniz. Bina, çevresindeki geniş alanla bütünleşiyor ve açık hava etkinlikleri veya sadece huzurlu bir yürüyüş için harika bir ortam sunuyor. Özetle, MAAT’ın dış yapısı, sanat ve doğanın mükemmel bir birleşimi gibi duruyor; hem modern hem de oldukça zarif.


Online bilet için resmi web sitesi burası.


22. The Pink Street - Rua Cor de Rosa

The Pink Street - Rua Cor de Rosa
The Pink Street - Rua Cor de Rosa

Lizbon’un en renkli caddelerinden biri olan Rua Cor-de-Rosa, şehre adeta neşe katıyor. Buradaki pembe zemin, caddeye hayat veriyor ve fotoğraf çekmeye bayılacağınız bir atmosfer yaratıyor. Aslında Rua Nova do Carvalho olarak bilinse de, "Pink Street" adıyla daha çok anılıyor. 2011’de başlayan bir proje sayesinde, bu caddeye parlak pembe bir zemin döşenmiş ve o günden sonra tamamen farklı bir kimlik kazanmış.


Gece hayatının merkezi haline gelmiş bu cadde, günün her saati bambaşka bir hava sunuyor. Özellikle akşamları barlar, kafeler ve kulüplerle dolup taşan Rua Cor-de-Rosa, şehrin en popüler gece mekanlarından biri. Yalnızca eğlence değil, sokak sanatçıları ve ilginç sanat projeleriyle de kendini gösteriyor. Yani sadece dışarıda yürürken değil, her köşesinde bir sanatla karşılaşıyor, sürekli canlı ve enerjik bir atmosferin tadını çıkarıyorsunuz.


Bu cadde, eski liman bölgesinin içinde yer alıyor ve geçmişinde marinacılara ve liman işçilerine ev sahipliği yapmış. Bugün ise, o nostaljik dokuyu modern hayatla harmanlayarak, Lizbon’un en dinamik ve bohem bölgelerinden biri haline gelmiş. Eğer Lizbon’da eğlenceli bir akşam geçirmek isterseniz, Rua Cor-de-Rosa kesinlikle listede olmalı! Hem eğlenceli hem de renkli bir deneyim sizi bekliyor.


23. Basilica da Estrela

Basilica da Estrela
Basilica da Estrela

Basílica da Estrela, Lizbon’un en etkileyici kiliselerinden biri ve gerçekten büyüleyici bir atmosfere sahip. 1779’da Kraliçe Maria I’in oğlu Prens Jose’nin doğumunun şükranı olarak inşa edilen bu kilise, neoklasik ve barok tarzların mükemmel bir birleşimi. Beyaz kireçtaşı cepheleri, zarif kubbesi ve ikiz çan kuleleriyle şehre yukarıdan adeta selam veriyor.


Kilise her gün sabah 07:30 ile akşam 20:00 arasında açık ve giriş tamamen ücretsiz. Bazilika’nın içinde ayrıca Kraliçe Maria I’in mezarı bulunuyor ve ünlü heykeltıraş Machado de Castro'nun imzasını taşıyan, pişmiş toprak ve mantardan yapılan “Doğuş Sahnesi” de dikkat çeken eserler arasında yer alıyor. Özel olarak doğum sahnesi odasını görmek isterseniz 2 €, kubbe terasına çıkmak isterseniz de 5 € ödemeniz gerekiyor. Kubbe terasına çıktığınızda ise, Lizbon’un muazzam panoramik manzarası sizi bekliyor ve bu deneyim gerçekten unutulmaz!


24. Fado Müzesi - Museu do Fado

Fado Müzesi - Museu do Fado
Fado Müzesi - Museu do Fado

Fado Müzesi (Museu do Fado), Lizbon’un Alfama semtinde, şehri keşfetmek isteyenler için harika bir durak. Bu müze, Portekiz'in en önemli kültürel miraslarından biri olan fado müziğine adanmış ve 1998 yılında açılmış. Fado, duygusal derinliğiyle tanınan, geçmişi yüzyıllara dayanan bir müzik türü ve burası, onun tarihini, enstrümanlarını ve ünlü sanatçılarını keşfetmek için mükemmel bir yer. Müze, eski bir su pompa istasyonu olan tarihi bir binada yer alıyor, yani hem müzikle hem de mekanın kendisiyle tarih kokuyor.

Fado Müzesi - Museu do Fado
Fado Müzesi - Museu do Fado

Açılış Saatleri: Salı'dan Pazar'a kadar, sabah 10:00'dan akşam 18:00'e kadar (son giriş saati: 17:30).

Kapalı Olduğu Günler: 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık.


Giriş Ücretleri:

  • Genel Bilet: 5€

  • Gençler (13–25 yaş): 2,50€

  • 65 yaş ve üzeri: 4,30€

  • 0–12 yaş: Ücretsiz

  • Lisboa Kart sahipleri: 4€

  • Carristour bilet sahipleri: 3,50€ 


Detaylı bilgi için resmi web sitesi burası.


25. Elevador da Bica

Elevador da Bica
Elevador da Bica

Elevador da Bica, Lizbon’un en dik yokuşlarından birini aşarken, sizi Rua de Sao Paulo ile Largo do Calhariz arasında nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. 1892’den beri hizmet veren bu tarihi funiküler, sarı renkli vagonlarıyla şehri yukarıdan görmenizi sağlıyor ve dar sokaklardan geçerken göz alıcı manzaralar sunuyor. Bica Mahallesi’nin renkli binaları, daracık sokakları ve Tejo Nehri’nin güzelliği eşliğinde bu yolculuk, adeta bir şehir turuna dönüşüyor.


Çalışma Saatleri: Hafta içi 07:00 – 21:00, Pazar günleri 09:00 – 21:00

Bilet Fiyatı: 4,20€ bu ücretle aynı gün içinde gidiş-dönüş yapabilirsiniz. 

24 saatlik toplu taşıma kartı (Navegante) alırsanız, bu yolculuk ücretsiz. Kartın fiyatı ise 7€


26. Ajuda Sarayı - Palacio Nacional da Ajuda

Ajuda Sarayı - Palacio Nacional da Ajuda
Ajuda Sarayı - Palacio Nacional da Ajuda

Ajuda Sarayı (Palacio Nacional da Ajuda), Lizbon’un en güzel saraylarından biri ve şehrin tarihine adım atmak isteyenler için harika bir durak. 18. yüzyılda inşa edilmeye başlanan bu saray, aslında bir kraliyet sarayı olarak kullanılıyordu ve Portekiz Kraliyet Ailesi’nin resmi ikametgahıydı. Neoklasik mimarisiyle dikkat çeken saray, içerideki ihtişamlı odaları ve zarif mobilyalarıyla sizi adeta geçmişe götürüyor.

Ajuda Sarayı - Palacio Nacional da Ajuda
Ajuda Sarayı - Palacio Nacional da Ajuda

Burası, bir yandan tarihi bir yapıyı keşfederken bir yandan da müzeye dönüşen alanlarıyla sanatseverlere hitap ediyor. Sarayın odalarında, dönemin sanatını ve tasarımını görmek mümkün. Bahçeler ise, Lizbon’un gürültüsünden uzaklaşmak ve huzur bulmak için harika bir yer.


Online bilet için resmi web sitesi burası.


27. Largo do Carmo

Largo do Carmo
Largo do Carmo

Largo do Carmo, Lizbon’un en büyüleyici meydanlarından biri. Alfama’ya oldukça yakın olan bu meydan, şehri keşfederken adeta bir soluklanma noktası gibi. Carmo Rahibe Manastırı’nın görkemli kalıntıları, meydanın en dikkat çeken yapısı. Manastır, 1755’teki büyük depremde ciddi şekilde zarar görmüş, ancak kalıntıları bugün bile ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. Bu tarihi atmosfer, meydanı hem geçmişi hem de günümüz Lizbon’unu hissetmek için harika bir yer yapıyor.


Meydan, aynı zamanda Lizbon’un sosyal hayatının da merkezlerinden biri. Çevresinde, kafeler, restoranlar ve barlar var. Bir fincan portakal suyu veya bira eşliğinde, meydanda oturup Lizbon’un enerjisini izlemek oldukça keyifli. Ayrıca, Largo do Carmo, şehrin önemli tarihi olaylarına da tanıklık etmiş. 1974’teki Yasemin Devrimi sırasında, bu meydanda halkın birleştiği noktalardan biriydi.


28. Benfica Stadı & Müzesi

Benfica Stadı & Müzesi
Benfica Stadı & Müzesi

Benfica Stadı (Estadio da Luz), Lizbon’un en büyük futbol stadyumu ve futbolseverler için bir cennet! Eğer futbola ilgi duyuyorsanız, burası şehrin kalbi gibi. Sport Lisboa e Benfica kulübünün evi olan bu stadyum, 1954 yılında açıldığından beri pek çok tarihi anıya ev sahipliği yapmış. 2004 Avrupa Şampiyonası’na da ev sahipliği yapan stadyum, modern yapısı ve görkemli atmosferiyle dikkat çekiyor. Maç günlerinde buradaki atmosfer gerçekten bir başka; tribünlerdeki coşku ve heyecanı hissetmek, futbolun tadını çıkarmanın en keyifli yollarından biri.


Benfica Müzesi ise stadyumun hemen yanında yer alıyor ve kulübün tarihini keşfetmek için harika bir fırsat sunuyor. Müzede, Benfica’nın kazandığı zaferler, efsanevi futbolcular ve tarihi anlar hakkında pek çok bilgi bulabilirsiniz. Hem geçmişe dair nostaljik bir yolculuk yapabilir hem de kulübün bugünkü başarılarını daha yakından görebilirsiniz. Trophy odaları, forma koleksiyonları ve fotoğraf galerileri, müzeyi gezerken sizi kulübün efsanevi geçmişine doğru götürecek.


Benfica Stadı ve Müzesi’ni ziyaret etmek, sadece futbolseverler için değil, tarihe ve spora ilgi duyan herkes için unutulmaz bir deneyim. Eğer Lizbon’daysanız ve biraz heyecan arıyorsanız, buraya mutlaka uğrayın!


29. Miradouro de Santa Luzia

Miradouro de Santa Luzia
Miradouro de Santa Luzia

Miradouro de Santa Luzia, Lizbon’un en güzel manzaralarından birine sahip olan, adeta bir saklı cennet. Alfama semtinin tepe noktasında bulunan bu seyir terası, Tejo Nehri, Portekiz Kıyıları ve Lizbon’un kırmızı çatılı evlerinin muazzam bir panoramasını sunuyor. Burası, şehri yüksekten izlerken, Lizbon’un tarihi dokusunu adeta hissedebileceğiniz sakin bir yer.


Miradouro de Santa Luzia’ya çıktığınızda, sadece manzara değil, aynı zamanda o eşsiz atmosfer de sizi sarıyor. Çinili duvarlar, rengarenk çiçeklerle bezenmiş çalılar ve gölgelik ağaçlar arasında yürüyüp, yavaşça şehri keşfetmek çok keyifli. Lizbon’un her köşesinin farklı bir hikayesi var gibi hissettiren bu teras, aynı zamanda fotoğraf çekmek isteyenler için de harika bir nokta. Eğer bir yürüyüşe çıkmışsanız ve biraz dinlenmek isterseniz, burası mükemmel bir nokta.


30. Parque Eduardo VII

Parque Eduardo VII
Parque Eduardo VII

Lizbon’un en büyük ve en yeşil parklarından biri olarak, hem şehri keşfederken dinlenmek hem de doğal güzelliklerin tadını çıkarmak isteyenler için harika bir mekan. Şehir merkezine oldukça yakın olan bu park, Marques de Pombal Meydanı'nın hemen üst kısmında yer alıyor ve şehri yüksekten izleyebileceğiniz bir nokta sunuyor. Parkın adı, İngiltere Kralı VII. Edward’ın 1903’teki Lizbon ziyaretinden alıyor ve o zamandan beri Lizbonlular için bir dinlenme alanı olmuş.


Parkta yürüyüş yaparken, süs havuzları, heykeller ve çeşitli bitki örtüleri arasında kaybolabilirsiniz. Özellikle parkın üst kısmındaki büyük alan, şehri görmek için mükemmel bir gözlem noktası sunuyor. Tejo Nehri'nin manzarası, şehrin kırmızı çatılı evlerinin üstünden sizi adeta büyülüyor. Park, hem yerel halkın hem de turistlerin tercih ettiği bir piknik alanı olduğu için, burada geçireceğiniz zaman oldukça huzurlu olacak.


31. Jardim da Estrela

Jardim da Estrela
Jardim da Estrela

Estrela Mahallesi'nde yer alan bu güzel bahçe, şehri keşfederken biraz mola vermek ve doğayla iç içe olmak isteyenler için mükemmel bir nokta. Parkın içinde dolaşırken, yeşil alanlar, gölgelik ağaçlar ve gül bahçeleri arasında kaybolabilirsiniz. Hem Lizbonlular hem de turistler için popüler bir dinlenme yeri olan Jardim da Estrela, şehrin gürültüsünden uzaklaşıp sakin bir atmosferde vakit geçirmek isteyenlere harika bir fırsat sunuyor.


Parkta gezinirken, özellikle yapay gölet etrafında oturmak oldukça keyifli. Çeşitli heykeller ve tarihi yapılar da parka ayrı bir zarafet katıyor. Parkın ortasında bulunan Estrela Bazilikası ise, hem mimarisi hem de konumuyla dikkat çekici. Eğer şehri biraz daha yavaş tempoyla keşfetmek isterseniz, burası sizin için doğru yer.

Arada Dinlenme Molaları :)
Arada Dinlenme Molaları :)

Lizbon seyahatimiz bahar ayına denk geldiğinden, yanımıza bir örtü aldık. Şehri gezerken ara ara parklarda böyle dinlenme molaları verdik kendimize. Öyle keyifliydi ki, bir daha bahar ayında seyahat edeceksek hep yanımıza alalım örtümüzü, böyle molalar verelim dedik :)


32. Ulusal Panteon - Panteao Nacional

Ulusal Panteon - Panteao Nacional
Ulusal Panteon - Panteao Nacional

Lizbon'un en etkileyici ve anlamlı yapılarından biri. Alfama bölgesinde, oldukça merkezi bir noktada bulunan bu anıt, tarih meraklıları için harika bir keşif noktası. İlk başta bir kilise olarak inşa edilmeye başlanmış, ancak zamanla önemli devlet adamları ve kültürel figürlerin mezarlarını barındıran bir ulusal panteona dönüştürülmüş. Burada, Amalia Rodrigues gibi efsanevi fado şarkıcılarının, Almeida Garrett gibi edebiyat devlerinin mezarları yer alıyor.

Ulusal Panteon - Panteao Nacional
Ulusal Panteon - Panteao Nacional

Bina, barok tarzında yapılmış ve gerçekten göz alıcı. İçeriye girdiğinizde, zarif mermerler, zengin süslemeler ve etkileyici kubbe hemen dikkatinizi çekiyor. Burası, sadece bir mezarlık değil, aynı zamanda Portekiz’in tarihini en derin şekilde hissedebileceğiniz bir yer. Bir de kubbesinin tepe katına çıkıp Lizbon manzarasına bakmak var ki, o an, gerçekten şehri başka bir gözle görmek gibi oluyor.


Açılış Saatleri

  • Ekim – Mart: Salı – Pazar, 10:00 – 17:00 (son giriş 16:40)

  • Nisan – Eylül: Salı – Pazar, 10:00 – 18:00 (son giriş 17:40)

  • Pazartesi: Kapalı

  • Resmi tatillerde: Kapalı


Giriş Ücretleri (2025)

  • Yetişkinler (25–64 yaş): 10€

  • Gençler (13–24 yaş) ve 65 yaş ve üzeri: 5€

  • 12 yaş ve altı çocuklar: Ücretsiz

  • Portekiz vatandaşı veya uzun süreli sakinler için: Pazar günleri ve resmi tatillerde ücretsiz

  • Lisboa Card sahipleri: Ücretsiz


Onlie bilet için resmi web sitesi burası.


33. Berardo Müzesi - Museu Berardo

Berardo Müzesi - Museu Berardo
Berardo Müzesi - Museu Berardo

Lizbon’un kültürel hayatına önemli bir katkı sağlayan modern ve çağdaş sanat müzelerinden biri. Belem bölgesinde yer alan bu müze, Jose Berardo tarafından kurulan ve dünyanın en büyük özel koleksiyonlarından birine sahip olan bir sanat müzesi olarak dikkat çekiyor. 20. ve 21. yüzyıl sanatını sergileyen müze, pop art, dadaizm, surrealizm ve soyut sanat gibi farklı akımları yansıtan eserlerle dolu.


Müzede, Andy Warhol, Pablo Picasso, Joan Miro, Salvador Dalí gibi dünyaca ünlü sanatçıların eserleri yer alıyor. Her adımda farklı bir sanat anlayışına tanıklık edebileceğiniz müze, sadece modern sanatseverler için değil, aynı zamanda sanata ilgi duyan herkes için ilham verici bir yer. Özel sergiler ve etkileşimli sanat projeleri ile de zaman zaman ziyaretçilerini şaşırtan ve heyecanlandıran bir atmosfer sunuyor.


34. Miradouro de Sao Pedro da Alcantara

Miradouro de Sao Pedro da Alcantara
Miradouro de Sao Pedro da Alcantara

Bairro Alto ve Alfama arasında yer alan bu teras, Lizbon'un tarihi merkezi ve Tejo Nehri manzarasına hakim bir noktada bulunuyor. Buradan şehri izlerken, özellikle Sao Jorge Kalesi’nin etkileyici görüntüsü göz alıyor. Yüksekten bakıldığında, Lizbon'un kırmızı çatıları, sokakları ve nehrin kenarındaki hayat harika bir panoramik manzara oluşturuyor.


Teras, sadece manzarasıyla değil, aynı zamanda içindeki heykeller ve bahçelerle de huzurlu bir atmosfer sunuyor. Günün her saati, hem turistlerin hem de yerel halkın uğrak yeri olan bu nokta, sabahları daha sakin, akşamları ise biraz daha canlı oluyor. Akşam saatlerinde, gün batımını burada izlemek, Lizbon’un güzelliklerini doyasıya yaşamak için harika bir anı olabilir.


35. Miradouro da Senhora do Monte

Miradouro da Senhora do Monte
Miradouro da Senhora do Monte

Lizbon'un en yüksek ve en sakin seyir teraslarından biri olarak, şehri farklı bir perspektiften görmek isteyenler için harika bir nokta. Alfama bölgesinin en tepe noktasında yer alan bu teras, size Lizbon'un eski mahalleleri, Tejo Nehri ve Sao Jorge Kalesi’nin etkileyici manzaralarını sunuyor. Burası, şehri keşfederken biraz dinlenmek ve huzurlu bir ortamda vakit geçirmek için mükemmel bir yer.


Miradouro da Senhora do Monte’nin belki de en çekici yönü, diğer daha turistik noktalara göre daha az kalabalık olması. Bu nedenle, burada geçireceğiniz zaman daha sakin ve keyifli olacak. Ayrıca, bu seyir terasındaki bahçeler ve gölgelik alanlar arasında yürüyüş yaparken, Lizbon'un tarihi dokusunun tadını çıkarabilirsiniz.


36. Feira da Ladra - Hırsızlar Pazarı

Feira da Ladra
Feira da Ladra

Feira da Ladra, Lizbon’un en eski ve en renkli açık hava pazarlarından biri olarak, şehre gelenlerin mutlaka uğraması gereken bir nokta. Adı Türkçeye “Hırsızların Pazarı” olarak çevrilebilecek bu pazar, aslında şehrin en güvenli ve keyifli alışveriş deneyimlerinden birini sunuyor.


Feira da Ladra, antika eşyalar, ikinci el kitaplar, plaklar, eski fotoğraflar, el yapımı takılar, eski mobilyalar ve nostaljik objelerle dolu bir hazine sunuyor. Her köşe başında farklı bir sürprizle karşılaşmak mümkün; belki bir antika fincan belki de bir vintage fotoğraf makinesi sizi bekliyor.


Pazar, sadece alışveriş değil, aynı zamanda bir kültürel deneyim sunuyor. Alfama’nın dar sokakları ve renkli binaları arasında yürürken, Lizbon’un tarihini ve ruhunu hissedebilirsiniz. Fado müziği eşliğinde bir fincan ginger ale içmek, pazarın sunduğu atmosferi tamamlayan küçük zevklerden sadece biri.


Bonus Rotalar: Lizbon'a Yakın Gezilecek Yerler

37. Sintra Kasabası

Sintra Kasabası
Sintra Kasabası

Sintra Kasabası, Lizbon’a sadece 40 dakika uzaklıkta, masalsı bir atmosferin içinde kaybolabileceğiniz harika bir yer. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu kasaba, yemyeşil ormanları ve etkileyici tarihi yapılarıyla adeta bir peri masalından fırlamış gibi. Pena Sarayı ve Moorish Kalesi gibi harika yapılar, Sintra’nın en bilinen simgelerinden. Kasaba, her köşesiyle büyüleyici ve her adımda farklı bir güzellik sunuyor.

Sintra Kasabası
Sintra Kasabası

Sintra'nın daracık sokaklarında yürürken, renkli evler, romantik bahçeler ve gizemli ormanlar arasında kaybolmak, burayı keşfetmenin en keyifli yolu. Tepelere tırmandığınızda ise, Tejo Nehri ve uzaklardaki okyanus manzarası sizi gerçekten etkiliyor. Sintra’da sadece doğa değil, çaylar ve travesseiros (yumuşak tatlılar) gibi yerel lezzetler de oldukça ünlü. Ziyaret ettiğinizde bu tatları mutlaka denemelisiniz.


Sintra Kasabası için tura katılmak isterseniz bir kaçını bu linkte toparladım.


38. Cascais ve Estoril

Cascais ve Estoril
Cascais ve Estoril

Cascais ve Estoril, Lizbon’a oldukça yakın, deniz kenarında harika iki tatil beldesi. Cascais, başlangıçta küçük bir balıkçı kasabasıyken zamanla şık plajları, güzel sokakları ve lüks otelleriyle ünlü bir tatil cennetine dönüşmüş. Burada, deniz kenarında yürüyüş yapabilir, plajda güneşlenebilir veya renkli sokaklarda dolaşarak alışveriş yapabilirsiniz. Cascais Limanı'nda tekneleri izlemek ve sahil kenarındaki kafelerde oturup bir kahve içmek, insana gerçekten huzur veriyor.


Estoril ise, Cascais'in hemen yanında yer alıyor ve Avrupa'nın en prestijli tatil beldelerinden biri olarak biliniyor. Estoril Sahili, sakin denizi ve altın rengi kumlarıyla oldukça popüler. Ayrıca, burası Casino Estoril ile de ünlü; Avrupa’nın en büyük kumarhanelerinden biri olan bu yer, şıklığı ve tarihiyle dikkat çekiyor. Estoril Parkı ve sahil boyunca yürüyüş yapabileceğiniz pek çok güzel alan da mevcut.


Her iki kasaba da Lizbon’a sadece 30-40 dakika uzaklıkta, bu yüzden şehri gezip biraz deniz ve güneş arayanlar için mükemmel bir kaçış noktası. Eğer biraz rahatlamak, denizle iç içe olmak ve tarihi bir atmosferde vakit geçirmek isterseniz, Cascais ve Estoril kesinlikle ideal birer seçenek.


39. Cabo da Roca

Cabo da Roca
Cabo da Roca

Cabo da Roca, Avrupa'nın en batı ucunda bulunan ve Lizbon'a sadece bir saat mesafede yer alan etkileyici bir doğal nokta. Burada, okyanusun uçsuz bucaksız mavi suları ile karasal toprakların buluştuğu harika bir manzara sunuluyor. Hem doğa severler hem de fotoğraf tutkunları için bir cennet olan Cabo da Roca, Lizbon çevresindeki en popüler gezi noktalarından biri.


Cabo da Roca’nın en bilinen özelliği, Portekizli ünlü şair Luis de Camoes’in "Buradan dünyanın sonu başlar" sözünü ilham aldığı yer olması. Kıyı boyunca yürüyüş yaparken bu mistik atmosferi gerçekten hissedebilirsiniz. Ayrıca, denizin sert dalgalarla çarptığı kayalıklar ve Roca Feneri bu bölgeyi daha da büyüleyici kılıyor. Cabo da Roca’da, kıyı boyunca yürüyüş yaparken Tejo Nehri’nin denizle buluştuğu bu noktada huzurlu bir sessizlik ve manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.


Buraya gelmek oldukça kolay; Lizbon’dan sintra yönüne doğru kısa bir araba yolculuğu ile ulaşılabiliyor. Eğer doğa ile iç içe olmak, denizle baş başa kalmak ve Portekiz’in en batı noktasında büyülü bir manzara görmek isterseniz, Cabo da Roca kesinlikle görülmesi gereken bir yer.


40. Obidos

Obidos
Obidos

Obidos, Lizbon’dan sadece bir saat uzaklıkta, tam anlamıyla bir ortaçağ masalından fırlamış gibi görünen bir kasaba. Beyaz badanalı evler, daracık sokaklar, rengarenk çiçeklerle bezeli balkonlar ve taşlardan yapılmış surlarla çevrili bu kasaba, her köşesinde tarih ve huzur barındırıyor. Obidos, bir zamanlar kraliyet ailesinin yazlık sarayı olarak kullanılmış ve günümüzde her yıl düzenlenen etkinlikler ve festivalle kasabaya ayrı bir canlılık katıyor.


Kasabanın en etkileyici yapısı, Obidos Kalesi. Surla çevrili olan kale, 12. yüzyıldan kalma ve oldukça iyi korunmuş. Kalenin surları boyunca yürüyüp, kasabanın muazzam manzarasına göz atabilirsiniz. Ayrıca, kasabanın içinde dolaşırken, ortaçağ havasını hissedebilmek adına geleneksel dükkanlarda yerel el sanatlarına göz atabilir, çikolata ve likör gibi lezzetleri deneyebilirsiniz. Ginja adlı vişne likörünü tatmadan buradan ayrılmak olmaz.

Lizbon Konaklama Önerileri: Ucuz, Orta ve Pahalı Otel Seçenekleri blogumuzda birbirinden güzel öneriler sizi bekliyor! :)

Lizbon İşaretli Gezilecek Yerler Haritası, Telefonunuza Kaydedin!

Haritaya ulaşmak için buraya tıklayın.


Lizbon, renkli sokakları, tarihi dokusu ve samimi atmosferiyle herkesi kendine hayran bırakan bir şehir. Dar tramvaylarıyla turlarken, tepelere kurulu mahallelerinde kaybolurken ve Atlantik’in o eşsiz manzarasında huzur bulurken, buranın ne kadar özel bir yer olduğunu anlıyorsun. Umarım bu rehber, Lizbon’daki keşfinde sana yol gösterir ve unutulmaz anılar biriktirmene yardımcı olur. Harika seyahatler!

Comments


bottom of page